İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Su bir haktır ihtiyaç değil

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Gazze’de 10 gündür sürdürülen saldırılarda binlerce sivil yaşamını yitirdi.

Yüzlerce insan karşı grupların elinde rehin, aileleri perişan.

Ölenlerin çoğunluğu çocuk ve kadın.

Dünyada uluslar arasında oluşabilecek anlaşmazlıklar, haksız uygulamalarda görev yaptığını sandığımız Birleşmiş Milletler (BM) örgütü de tüm bu olanları yalnızca seyrediyor.

Hamas bir terör örgütü müdür, yoksa resmi devlet kurumu mu?

Başlattığı bu saldırılarla İsrail’in ve dolayısıyla bu bölgede gerçekleştirilmek istenen karanlık projeleri uygulayan emperyalist güçlerin değirmenine mi su taşımıştır?

Bu saldırılarda ABD nin ve diğer kapitalist ülkelerin rolü ve beklentisi nedir?

Bu savaş; bir Arap-İsrail savaşı mıdır, yoksa Filistin halkının ulusal kurtuluş mücadelesi midir?

Bu soruları çoğaltmak elbette mümkündür.

Ancak 2 milyonun üstünde insanın yaşadığı bir kentte insanları evlerinden sürmeye kalkıyor, en temel ihtiyaçlarını bilerek, isteyerek ellerinden alıyor, hastaneleri bile bombalıyor, savunmasız masumları öldürüyorsanız, bu soruların pek bir anlamı kalmıyor.

Çocuklar öldürülüyor, katliam yapılıyor, insanlık suçu işleniyor.

Düşünebiliyor musunuz; elektrik yok, su yok, yiyecek yok.

Yani yaşama hakkınız yok.

Üstelik de tüm bu vahşeti, geçmişte aynı vahşeti naziler tarafından yaşatılan insanlar yapıyor.

Ortadoğu’da oynanan bu kirli oyunu Hamas’mı suçlu, İsrail mi ikileminde değerlendirmek doğru değil.

Filistin Kurtuluş Örgütünün başlattığı, içlerinde hiristiyanların ve yahudilerin de bulunduğu Filistin Halkının özgürlük mücadelesini Hamas’ın eylemlerini bahane ederek itibarsızlaştırmaya kimsenin hakkı yoktur.

Bölgede acilen bu savaşın durdurulması, tüm halkların birlikte yaşayacağı bir barış ortamının sağlanması gerekiyor.

Medyadan sivil ve masum halka yapılan zulmü sizlerde izliyorsunuzdur.

Bu zulüm ve savaş üzerinden siyasi rant devşirmeye çalışanlar da en az savaşı başlatanlar kadar suçludur.

İnsanları açlığa susuzluğa, karanlığa mahkum edenler, korkularıyla baş başa bırakanlar utanmadan bunları da paylaşıyorlar.

Geçen gün su vanalarını kapatan askerleri izledik.

Suyu konforlu yaşamlarının bir parçası, bir ihtiyaç olarak görenlerin anlamasını beklemiyorum da suyun tüm canlılar için evrensel bir hak olduğunu fark edemeyen sözde çevrecileri anlamakta zorlanıyorum.

Su serbest piyasa koşullarında alınıp, satılan bir emtia değildir.

Eğer öyle düşünürseniz, vahşi kapitalist sistem içerisinde şimdilik dağıtım ve pazarlamasını ele geçirdikleri suyun; yarın kaynaklarını, üretimini de ele geçirecek olan sermaye güçleri hepimizi diledikleri zaman susuzluğa mahkum edebilirler.

Tıpkı Gazze’ye su veren muslukların vanasını kapattıkları gibi.

O zaman şimdiki gibi silahlı savaşlara da gerek kalmaz.

Bodrum yarımadasında yaşayan bizlerin hakkı olan suyun vanaları da 5 li çetenin elinde.

İstedikleri gibi kullanıyorlar.

Dünyada kullanılan en ilkel yöntemlerle elektrik üreten enerji şirketleri sahip oldukları termik santrallarda tüm yarımadaya yetecek sudan çok daha fazlasını kullanıyorlar.

Biz de oturduğumuz yerden Bodrum Belediyesi mi suçlu, Muski mi yoksa tüm suç DSİ de mi diye gereksiz ve anlamsız bir tartışmayı sürdürüyoruz.

Her konuda olduğu gibi bizim anlı şanlı laik modernistlerimiz sorunların çözümünü sistemde aramak yerine suçlu arama telaşında.

Yeter ki kendi evinde su aksın, bahçesini sulasın, arabasını yıkasın, balkonunda mutlu mesut rakısını yudumlasın.

Şu andan itibaren gelişmiş en son teknolojileri de kullansanız, kurumuş barajlardan su gelmiyor.

Termik santrallar kapatılsa onların vahşice tükettiği su hepimize yeter.

Ama bunun bir sistem sorunu olduğunu kavrayamayan konfor düşkünü tuzu kurular bas bas bağırıyorlar.

“Benim evim, benim sokağım, benim sitem, benim mahallem…”

Yani hep ben!

Bu bencil yaklaşımlarla hiçbir sorunumuz çözebilmemizin mümkün olmadığını anlayın artık.

Kurtuluş yok tek başına, birleşerek kazanacağız.

Çünkü su acil bir ihtiyaç olmaktan öte hepimiz için evrensel bir insan hakkıdır.

Devlet de bu hakkı kullanabilmemiz için gerekli yatırımları yapmak, tedbirleri almak ve suya erişimi sağlamak zorundadır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...