İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Sevginin gücü

YAYINLAMA:

İnsan söz konusu olduğunda zihin ve bedeni bağımsız olarak düşünmek çok da doğru olmayacaktır. Dolayısıyla fiziksel gelişim ve fizyolojik ihtiyaçlar gibi zihinsel-ruhsal gelişim için sevme, sevilme, saygı ve değer görme de bir ihtiyaçtır.

Öyle ki 1944 de yapıldığı iddia edilen 40 yeni doğmuş bebekle akıl almaz bir deney yapılıyor. Bebekler iki gruba ayrılıyor.
İlk grup, kontrol grubu… Hem fiziksel hem duygusal ihtiyaçları karşılanan, huzurlu ortamda büyüyen sağlıklı bebekleri temsil ediyor.
İkinci grup ise iç acıtıyor.

**
Bebekler çalışmaya dahil olduğunda bakıcıları onları düzenli şekilde besliyor, bezini değiştiriyor, yıkıyor, paklıyor ama asla gereğinden fazla dokunmuyor, göz teması kurmuyor ve iletişime geçmiyor.
Bebeklerin bütün fiziksel ihtiyaçları karşılanıyor, bulundukları ortam her daim steril ediliyor ve hiçbiri "fiziki" olarak hastalanmıyor.
4 ay sonra ne oluyor biliyor musunuz?
Bebeklerin yarısı, hiçbir fizyolojik sebep olmaksızın ölüyor. Evet, doğru okudunuz, sevgisizlikten ölüyorlar.


Ölen bebeklerin hepsi, ölümlerinden önce bir "vazgeçme" evresine giriyor; bakıcılarının ilgisini çekmeye çalışmaktan, ses çıkarmaktan, hareket etmekten ve hatta ağlamaktan bile vazgeçiyorlar. Bu evrenin hemen ardından da ölüyorlar.
Çalışma daha fazla kayıp vermemek için hemen yarıda kesiliyor. Bu 20 bebekten hayata kalan "vazgeçme" evresine girmiş olan bebekler derhal normal bir aile ortamına alınmalarına rağmen yine de ölüyorlar.

**

Bu korkunç deney de gösteriyor ki “sevgi” su, hava yemek kadar gereklidir. Sevgisizlik öldürebiliyorsa , o zaman sevgi de iyileştirebilmeli. Ki öyle; insan beyninde oluşturduğu kimyasal reaksiyonların, özellikle ağrının şiddetini azaltan endorfin ve duygu durumunu düzenleyen oksitosin gibi hormonların salgılanmasını arttırıyor.

Örneğin; ‘’öpeyim de geçsin’’ teklifini geri çevireniniz oldu mu? Düştüğümüzde, bir yere çarptığımızda, elimizi kestiğimizde ‘’öpeyim de geçsin’’ denilmiştir. Veyahut siz söylemişsinizdir sevdiğiniz birine...

Bu söylem bilimsel bir gerçeklik taşır. Sevildiğini hissetmek, kana salgılanan oksitosin hormonu seviyesini artırır dolaylı olarak yaranın iyileşmesine katkıda bulunmuş oluruz.

Kısacası, bedenen de ruhen de yaralarımızın geçmesini, iyileşmeyi istiyorsak sevginin gücüne teslim olmalıyız. İnanıyorum ki bizi sevgi kurtaracak.

Sevgiyle kalın…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...