İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

ESKİDEN DİPLOMAYLA SINIF ATLANIRDI, ŞİMDİ MASKEYLE

YAYINLAMA:

Çarşamba günü yapılması planlanan Koronavirüs Bilim Kurulu toplantısı 27 Nisan’a ertelendi. Bir sebep gösterilmedi ama anlaşılan bir hafta daha maske zorunluluğu kapalı alanlarda devam edecek.

İptal kararının açıklandığı saatlerde İspanya 700 gündür devam eden kapalı alanlarda maske zorunluluğunu kaldırıyordu. İskandinav ülkeleri başta olmak üzere ABD’nin birçok eyaleti Kovid-19 kısıtlamalarını Şubat ayında kaldırmaya karar vermişti. Türkiye’de de önlemler geçtiğimiz ay esnetilse de diğer ülkelere nazaran daha “katı” uygulamaların sürdüğünü söylemek mümkün.

Ancak bu durum iyiden iyiye “de jure” olarak kalmayı garantileyince bunu “de facto” denebilecek hayata geçirme arzusu da gündeme geldi. Çünkü gözlemlediğim kadarıyla toplumun yazılı kurallara uyduğu yok. Bilim Kurulu da pandemi başından bu yana olduğu gibi tüm gelişmeleri geriden takip etmeyi alışkanlık haline getirmişti zaten.

Hafızamı zorluyorum ama kapalı alanlarda maske zorunluluğunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bir kafeye self servis kahve almaya gittiğimde maskesiz olarak beş dakika sürmeyecek tüm işlemler öncesi mekândan uyarı yiyorum ama içeride herkes kahvesini içerken saatlerce maskesiz oturabiliyor. Virüs sadece kasada işlem yaparken mi bulaşıyor ya da tüm bunların toplum sağlığıyla ne kadar tutarlı bir ilişkisi var?

Aslına bakılırsa maske çoktan “tıbbi” bir konu olmaktan çıkmıştı, “sınıf atlamanın” yeni turnusol kâğıdı haline gelmişti. Maske takanlar “bilinçli insanlar”, takmayanlar ise halk ve kendi sağlığını tehlikeye atan “bilinçsiz kişilerdi.” Eskiden bu ülkede bir grup insan sadece üniversite diplomasına sahip olduğu için sınıf atladığını sanırdı, şimdi ise maske taktığı için. İşin kötüsü “az gelişmiş toplum refleksi veren bu grubun” sayısı da azımsanmayacak kadar fazla.

Gelinen noktada iki yıl önceki vaka sayılarından çok farklı bir yerde değiliz. O zamanlar daha pandemi yeni başlamıştı ve vaka sayıları bugünkü seviyelerinde seyrediyordu. O günler sadece maske zorunluluğunu bırakın, evden dışarıya adım atmadığımız katı önlemler hepimizin “yeni normali” olmuştu. İki senede başta karakterimiz olmak üzere birçok şey değişti, kimsenin “iki yıl önceki kişiden bir farkım yok” dediğini sanmıyorum. Çoğu önlem gevşetildi ya da kaldırıldı ama bir tek aralarında “maske” kaldı yerinden oynamayan. Hepimiz için bir rutin artık, “fazladan masken var mı” cümlesi. Normalde rutinlik olağanlık anlamına gelir ama burada gerçekten anormal bir durum olduğunu söylemeye bile gerek yok, her şey ortada.

Maske takmıyor diye “sokakta, metroda, markette” insanlara üstünlük kuran bir edayla uyarı yapanlar bugün kapalı alanlarda bile benden daha az dikkat ediyorlar maskeye. Ne değişti? Varoluşsal gerçeklerimizle oynandığı için en ufak bir eleştiride dahi laboratuvarda kanıtlanan bir virüse “yoksa sen pandemiye inanmıyor musun” diye “cahil” yaftası yapıştıranların pratikte geldiği nokta sevindirici elbette. Yine de merak ettiğim bir soru da yok değil: Maske zorunluluğunun kaldırılacağı “o” toplantıda deneme-yanılma yöntemlerinde çoğunlukla yanılmayı başaran Koronavirüs Bilim Kurulu da kendini feshedecek mi?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...