İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

BOZULAN KÜRESEL DÜZEN VE BÜYÜK SIFIRLAMA

YAYINLAMA:

2’nci Dünya Savaşı sonrası tesis edilen ve ABD’nin küresel şerif rolünü oynadığı, ABD merkezli müesses nizam ciddi şekilde sarsılıyor. ABD artık yeni jeopolitik yaklaşımlar üretemiyor. Üretenleri izliyor. Sürekli karşılıksız bastığı dolarlarıda dünya hegemonik güç olma yarışında artık kendisine fazla bir avantaj sağlamıyor. Yaptırımların başlangıçta olumsuz olan etkileri iş birlikleri ile olumluya döndürülüyor. Ülkelerin çoğu diplomasi yürütmek ve hareket tarzı geliştirmek için artık ABD’nin gözünün içine bakmıyor. Tam olmasa da kendi kararlarını verebiliyor.

İran, her türlü baskıya rağmen nükleer silah yapımı için gerekli olan uranyumun zenginleştirilmesinde çok mesafe kat etti. Artık nükleer silah yapabilecek yetkinliğe geldiklerini kendileri açıkladılar. Bu demektir ki artık İran nükleer bir güç.

Kuzey Kore, nükleer silah kullanma yetkisinin orduya devredildiğini açıkladı. Hemen ardından ABD, Kuzey Kore ile ön koşulsuz görüşmeye hazırız mesajı verdi.

Hindistan, ABD’nin Çin ve Rusya’ya karşı birlikte hareket etme maksatlı girişimlerine evet demiyor. Boyun eğmiyor.

Venezuella’ya yaptırım uygulayan ABD enerji tedariki zorlaşınca çareyi yaptırımları kaldırmakta buluyor.

NE DOST NE DE DÜŞMAN

Türkiye ise ABD’yi en çok yoran ve itibarını yerle bir etme konusunda bayağı mesafe kat eden, ancak jeopolitik konumu ve milli güç unsurlarında giderek artan güç yetkinliği nedeni ile ne dost ne de düşman olarak görülen ancak asla vazgeçilemeyen ülke konumunda.

Rusya, Azerbaycan, İran bir araya gelerek Kafkaslardan geçerek Basra Körfezine uzanacak, kuzey-güney ulaşım koridoru için anlaşmaya varabiliyorlar.

Hazar Denizi kıyısında yer alan ülkeler ABD’nin muhalefetine rağmen denizin kullanımı için uzun yıllar sonra bir paylaşım anlaşması yapabiliyor.

Afganistan’ı ABD’den ele geçiren Taliban, modern çağda ortaçağ zulmü yaşatıyor Afganlılara. Bu bölgede sözde terörle mücadele başlatan ABD, vekillerine sağladığı uyuşturucu ekimi ve ticareti kolaylığı ile Afganistan’ı dünya uyuşturucu merkezi haline getirmeyi başarabiliyor.

Pakistan, ABD’nin üs isteğini geri çevirebiliyor. Özbekistan, ABD üslerini kapatabiliyor.

Almanya, giderek bozulan dünya düzeninde Zeitenwende(dönğm noktası) kavramını jeopolitiğe dahil ederek yeniden güç olmanın hesaplarını yapıyor. Yakında nükleer silah üretimine başlayacağını ilan etmesinden kuşku duymamak gerekir. Japonya’nın da nükleer silah üretimi için ciddi gayretler içinde olduğunu ve onu teşvik edeninde aynı İsrail’e yaptığı gibi ABD olduğunu biliyoruz.

ABD karşıtı iş birlikleri giderek artıyor. ABD’nin içte yaşadığı ve giderek artan sorunları ile birlikte güç kaybının hızlanabileceği öngörülebilir.

Başlangıçta istemeselerde ABD’nin etkisi ile Ukrayna-Rusya savaşında Rusya karşısında yer alan AB ülkelerinde ilk başlarda sıkı olan safların giderek zayıflamakta olduğunu görüyoruz. Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan’ı örnek verebiliriz. Zor geçeceği şimdidden belli olan Kış mevsimi sırasında ve sonrasında saflardaki çözülmelerin artabileceğini dikkate almak gerekebilecektir.

ÇÖZÜLME

Bu çözülme giderek karar alma mekanizmaları zayıflayan, tedbir almakta geç kalan AB’ninde çözülmesi anlamına gelebilecektir. Yeni Brexit’ler görmemiz ihtimal dahilinde olabilecektir. AB’nin zayıflaması NATO’yu da etkileyebilecektir.

2’nci Dünya Savaşı sonrası gibi yeni bir dünya düzenine ihtiyaç olduğu kesin. Anarşi ve kaos artıyor. Düzen olmaz ise İsrail benzeri hak, hukuk tanımayan devletlerin sayısı artabilir. Bu durum devlet terörünüde teşvik edebilir.

Artan anarşi ve kaos karşısında güvenlik ikilemi devreye girecek ve silahlanmalar aratacaktır. Bu ise refaha ayılan payların azalmasına, gıda güvenliği sorununun büyümesine, göç artışına yol açabilecektir. Paris İklim Sözleşmesinin gereklerini yerine getirme konusunda ertelemelerin başladığı bir süreci yaşıyoruz. Bu ise daha hızlı ısınan dünya ve çevre felaketi anlamına gelecektir.

Olan bitenler bizleri 2020 yılındaki Davos Ekonomik Formuna götürüyor ve karşımıza “Büyük Sıfırlama-Great Reset veya Global Reset” kavramı çıkıyor. Anarşi ve kaosun, kapitalizmi yeni şartlara göre yenilemek için yarattığı fırsattan yararlanarak dünya düzenini yeniden ekonomik olarak kurmanın amaçlandığı düşünülebilir.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...