İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Bir kongrenin hatırlattığı

YAYINLAMA:

Geçen hafta eski dostumuz Sezai Sami ile karşılaştık. Artık her karşılaşmamız bir olay oluyor. 2010’lu yıllarda meslek oda ve derneklerinin kongrelerine dikkat ettin mi diye serzenişte bulundu. Böyle söyleyince ister istemez Avcılar da Uğur’un işlettiği çay ocağına gittik.

Pandemi döneminden önce 2010’lu yıllarda meslek oda ve kuruluşlarının genel kurulları vardı. İktidar kendisiyle aynı görüşe sahip olmayan meslek kuruluşlarının seçimlerine müdahale etmeye başlar. Dahası bu kuruluşlar iktidar tarafından abluka altına alınır.

Mevcut iktidar kendisi gibi düşünmeyene yaşam hakkı tanımadığını alenen söyler. Oysa iktidar imar da toplumun, doğanın ve tarihi dokunun hiç birini gözetmez. Topraklar orman, tarım ve hayvancılıktan çıkarılıp maden arama sahası haline getirilir. Göl gölet, nehir akarsu ve pınarlar üzerinde hidroelektrik santralleri yapılarak doğası değiştirilir. Rüzgârı bol olan yerlerde rüzgârgülü olmayan yerlerde güneş panelleri konularak yenilenebilir enerji adı altında hayvancılık ve tarım kısıtlanmaya başlanır.

Çalışanların anayasadan da gelen demokratik sendikal ve toplu sözleşme hakları yine devlet tarafından engellenir. Devlet çalışanların sendikal örgütlenme hakkını çalıştıran işverenler açısından bakar ve yasaklar. Devlet yani iktidar devletin tüm organlarını yasama ve kolluk kuvvetlerini çalışanların karşısına diker. Keza altın ve diğer taş madenciliği, hidroelektrik santrallerinin çevreye zarar vermeleri nedeniyle karşı çıkan köylü, üretici ve duyarlı yurttaşların karşısına yine yargı ve kolluk kuvvetleri çıkararak geleceği ve toplumu yani cumhuru değil azınlığın ve zenginin yanında olur.

Meslek odaları başta hukukçu, mimar, mühendis, sağlıkçı olmak üzere hemen hepsi toplumsal sorunlar gündeme geldiğinde duyarlı olup ortak tavır alır. Bunlar açısından doğayı korumak topluma sahip çıkmak öncelikli görevdir. Oysa iktidar bu durumdan çok rahatsız olur. Meslek kuruluşlarına kendi görüşüne yakınları seçtirmek için koruyup kolladıklarına (müteahhİT ve diğerlerine) görev verir. ‘Kamu çalışanları ve üye olmayan şirket çalışanlarını üye yaptırarak oy kullanmalarını sağlar ve bir de tüm üyeler adına yüklü bir miktarda aidat ödenir.’ Kongreye oy kullanmaya gelen üyeler ve yönetim mali bütçe ve üye sayısı okunurken öğrenir…

Sonuç iktidarın yine istedikleri olmaz.

Özellikle Barolar açısından ‘çoklu baro kanununun’ yürürlüğe girmesinin ardından İstanbul da ikinci bir baro kurulur.

Meslek odalarının yetki ve bilirkişilikleri kısıtlanır, sorumluluk yetkili bakanlıkların denetimine bırakılır hata bazılarının seçilmiş yönetimi görevden alınıp adli soruşturmaya tabi tutulur.

Sezai Sami bunları anlatırken geçen hafta kongresi yapılan bir kurumun adaylarından birinin “…toplu yatırdım” deyişi bana manidar geldi.

Bu kişi böyle bir tavır içinde neden oldu anlamış değilim

En önemlisi de Sezai Sami’nin 2010’lu yılları hatırlatmasıdır.

Tüm bunların toplumsal etik değerler içinde “göz çıkarmadan”, “gözden geçirileceğini” umuyorum.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...