İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Hangisi doğru?

YAYINLAMA:

İnancı ve kendince(!) doğruları olan kişi ya da topluluklar bunu ne kadar savunup yaşama geçirmekte?

İnancı ve doğruları olan ne kadar inancını ve doğruları biliyor?

İnancı ve doğruları olan kendisi gibi düşünmeyene ne kadar müsamahalı oluyor?

İnancı ve doğruları olan kişisel çıkar yani menfaatleriyle ne kadar uyumlu oluyor?

Soruları çoğaltabiliriz sorun inanç, toplumsal değerler ve yaşamda kişisel çıkarlarımız ne kadar birbirine yakın ya da uzak bu önemli. Yoksa birileri gibi minbere/kürsüye çıkıp topluma talkım verip sonra gider bağdan üzüm salkımı çalarsa söyledikleri ile yaptıkları birbirine tam tezat olur.

Yıllar önce bir şahıs kendi halinde mazbut bir yaşamı vardı. 12 Eylül askeri faşist darbesinden sonra yaşamı değişmeye başladı. Hatta resimlerini cüretkârca paylaşmış. Hafta sonları ya Gülhane parkında bir ağaç altı ya da Florya Atatürk koruluğunda bir ağaç altında yere serilen sofra bezi kenarında evde yapılan dolmaları ve börekleri ailesiyle yiyorlardı. Sonra birileri gel seni başkan yapalım dedi ve o da buna kendini kaptırdı. Seçim sürecinde inanç ve değerler bazında “servetim yok duydunuz ki servetim var haram yemişimdir” demeye getiren ağdalı sözleri hemen herkes bilmekte. Günümüzde ise hakikaten bu kadar variyet nasıl oldu?

Başkan olmadan önce söyledikleri mi sonrakiler mi doğru?

Geçenlerde bir toplantıya çağrıldım değerli bir dostum mutlak gel senin de düşüncelerin önemli demişti. Derslerimi ve işlerimi o güne göre programlayıp toplantıya gittim. Toplantıyı yapan ve gelenlerin çoğunluğu aynı kulvardan gelmekte. Hatta bu dostlar kuzey komşumuz olan ülkenin inşaa sürecinde yıkılana kadar yönetimde olan parti ile iyi ilişkileri vardı ve varlıklarını ona bağlı sürdürüyorlardı. Bu parti hapşırsa bizimkiler nezle oluyordu. “Acılım” politikası dahil bunun gibi bağlayıcı kararları gözü kapalı kabullenip kendisi gibi düşünmeyeni yargılayıp dışlayıcı karar alıp aforoz edip düşkün ilan etti.

İnşaa süreci bitmeden dağılan “birlik” sonunda bu dostlarda yaşamlarını idame edecek yer bulmaya çalıştı. Ortada kalınca geçmişi değerlendirme ve sorgulama başlandı. Sorgulamalar arttıkça ayrılmalar ve terk etmeler yeni mecralara kulaç atanlar oldu. Hatta kimileri ki “genel sekreter” olan yeni kıtalar keşfettiğini sanıp zenginin yanında yer aldı. Bazıları da “ağlak adam”ın “toplantılarına” dahil olup gazetelerinde yazmaya başladı. Aynı kulvarda olup başka kulvarda koşmaya başlayan inanç ve doğrularını unuttu. Kendine bir mecra arayan bu dostlarda yanlış söylemde bulunduk deyip yanlışlarından dersler çıkarıp doğru olmaya çalışmakta.

“1972 Kızıldere”nin devamı olduğunu iddia eden gruplardan birinin taraftarı bir dönem tutsak kaldıktan sonra çıkıyor. Yarım bıraktığı hukuk okulunu bitiriyor, sistem içinde ki ana muhalefet partisine katılıyor. Katılmakla kalmıyor ilçe ve il yönetimine girebilecek kadar oraya sıkı bir biçimde uyum sağlıyor. Fakat ne olduysa bir yerlerde aday adayı olup aday yapılmayınca öfkelenmekte. Kişi sistem içi bir partiye girdikten sonra onun tüm kural ve kaidelerini kabul etmiş olur. Sistem içi ve sistem dışı parti ve benzer örgütlerin hemen hepsinde demokrasi ya da “örgüt içi demokrasi” olmadığı gibi hemşericilik, başkana ve güçlüye biat olduğu gibi iki yüzlülük, kayırmacılık, ayak oyunları, çamur atma çirkeflikleri var. Denize giren ıslanır misali buna dahil olanda bu duruma maruz kaldığında öfkelenip sızlanmayacak.

Son günlerde duyduk ki adaylığı onaylanmayanlar partisine küsüp arkasına topladıkları ile ya bir başka partiye gitmekte ya da seçim günü oy kullandırmama çabası içinde.

Sormak gerekir hangisi doğru talkım verip salkımı götüren mi?

Yerel ve merkezi yönetimler birilerinin ticarethanesi mi kamusal kurumlar mı?

Partilerin yöneticileri ve adayları dürüst, adil ve sözüne güvenilir kişiler mi yoksa madrabaz mı?

Devlet tüm kurumlarıyla yurttaşlara hizmet götüren bir yapı mı yoksa birilerinin şahsi malı mı?

Hangisi doğru?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...