İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Sağlığımızın en büyük düşmanı: Stres

YAYINLAMA:

Sevgili okuyucular yaşam epey zorlaştı. Sıkıntılar içindeyiz. Vefat eden dostlar, hasta olan kardeşler sıkıntı veriyor. Araştırmayı seven bir adamım. Nedir bu stres nasıl atılır araştırmaya başladım. Benim gibi çeşitli sebeplerle stres yaşayanlarınız vardır. Bu yüzden paylaşmak istedim. Stres, “kişinin eğilim ve isteğine uymayan davranışlara zorlanması, ya da bu özellikteki davranışları göstermesi yani gerginlik hali” olarak ifade edilirmiş. Belli bir zaman içinde yapılması gereken bir işi, son dakikaya bırakanlar sonunda telaşı yaşarlar. Bunlar zamanlarını özgürce kullanamazlar, her geç kalışlarında birilerini sorumlu tutarlarmış. Stresin bir tepki olarak karşıt terimini ararsak insanın “sıkılması” ile eş anlamlıdır diyebiliriz.

Soralım: Sıkılıyor musunuz? İnsan içinde bulunduğu çevreden sıkılıyorsa ya o çevreden daha geride, ya da ilerdedir. Bir insanın çeşitli olanakları dilediği gibi yaşamaya yetmiyorsa sıkılır. İnsan, ilişkiye girdiği kişilerden saygı, sevgi ve içtenlik görmek ister. Saygı ve içtenlik bir yana, belirli bir miktarda ilgi dahi görmüyorsa o insan sıkılır. Türlü nedenlerle işini kaybeden, ekonomik sıkıntı yaşayan, sıkıntı içine düşer. Çevresiyle ilişkisi bozulur, ruhsal çöküntüye düşer. Bu örnekler çoğaltılabilinir. Özlediği bir amaca varamıyorsa, başardığında karşısındakinden sıcak bir tepki alamayınca, toplumda ilgi çekemiyorsa, evliliğinde problemler yaşıyorsa, yakınlarında sağlık problemleri varsa insan sıkılır. Sıkılmak, stresin bir göstergesidir. Peki, bütün bunlara boş mu vereceğiz. Hayır, boş vermek bir kayıtsızlık örneğidir.

Üzüntü, acı, sevinç, heyecan gibi türlü tepkilerin kişilerde zorlanma sonucu strese yol açtığını ifade eden doktorlar, stresin birçok hastalığın nedeni olarak gösterilmesini yanlış olduğunu vurguluyorlar. Ama birçok ruhsal hastalığın sebebi de stres diyorlar. Beklediğiniz eşiniz, çocuğunuz vs. nin gecikmesi ile hayalimizde kaza senaryoları yaratarak kendimizi ve etrafımızdakileri strese soktuğumuz çok olmuştur. Peki; stresten nasıl kurtuluruz? Sorunları, engelleri, kötü olayları, güçlükleri tasarlayarak boş yere kaygılandığımız, sıkıntılı günler geçirdiğimiz günler olmuştur. Oysa bunların çoğu gerçekleşmemiş ve ya bizim tasarladığımız boyutlardan daha hafif geçiştirilmiştir. Aşamadığınız engelleri, baş edemediğiniz zorlanmaları anımsıyorsanız, boş yere üzülmeyin. Olan olmuştur. Bu durumları serinkanlılıkla değerlendirin. Kendinizi hatalı buluyorsanız, benzer durumlarda bu hatalarınızı tekrarlamayın. Varlığınızı, bedensel, ruhsal, toplumsal bütünlüğünüzü korumak, yaşadığınız ve kendi içinizde bulunan ortama uyum sağlamak için, gerekli bilgilerle donatılmış olduğunuzu düşünün. Netice olarak insanoğlu yoluna çıkan engellerle çarpışa çarpışa bir savaşçı için en değerli duyguyu, yani yenilmezlik duygusunu kazanacak, giderek daha çetin savaşlara girmeyi göze alacaktır. Bir kargaşa dünyasında yaşıyoruz. Kavramlar bir türlü yerine oturamıyor. Bunalıyoruz. İşte stres...

Zaman zaman ne yapacağımıza ve ne yapmayacağımıza karar veremiyoruz. Hâlbuki her insanın bir hayat görüşü, yaşamı ve gelecekten beklentileri vardır. Sonuç olarak yaşam boyunca kişi stresten tam olarak kurtulamaz. İnsan kendini iyi, barış dolu, neşeli, sabırlı, sevecen ve disiplinli bir yolda gerçekleştirip rahatlamalıdır. Başkalarını denetleme, onlara sahip, ya da egemen olma isteğine kapılmamalı, onların da bunu kendisine yapmalarına izin vermemelidir. İnsanı anlamak, ancak onun kişiliğini tanımak, ona önyargısız, art niyetsiz, saplantısız ve özgür düşünceli bir yaklaşımla olur. Bu yaklaşımın benimsenebilmesi için temel gereksinim “Sevgi” dir. Ancak bu sevgi, görerek, tanıyarak, anlayarak ve bilerek olmalıdır. İnsanlar arasında birleştirici, yaklaştırıcı ruh kuvvetlerinin başında “Sevgi, hoşgörü ve iyi niyet” gelir. Eğer başkalarına yararlı olmuş ve onları mutlu etmişseniz ve eğer kendinizi dürüst ve erdemli bir insan olarak yetiştirmişseniz, başlı başına siz büyük bir yapıtsınız. Herkesin stressiz, mutlu, başkalarına yararlı olarak yaşaması dileklerimle.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...