İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

DOSTOYEVSKİ, TELENOVELA VE DÜŞÜK YOĞUNLUKLU DARBE

YAYINLAMA:

Roman türünün gelişimi hakkında fısıldan efsanelerdendir: Dostoyevski kumar borcunu ödeyebilmek için sayfa başı para aldığı romanlarını uzattıkça uzatırmış. Rusya’nın uzun ve soğuk gecelerinde uzun romanlar insanların içlerini ısıtmış. Dostoyevski hala Dostoyevski ve olaylar Rusya’da geçiyor. Sonra zaman değişti ve televizyon icat edildi. Televizyonun icadı eski alışkanlıklarla yenisini bir araya getirdi. Artık uzun kitaplar okumak yerine uzun televizyon dizileri tercih edilir oldu. Bunda da başı Brezilya dizileri çekti. Yaşı ileri olanlar Yalan Rüzgarı’nı hatırlarlar. Adeta bağımlılık yapmıştı. Şimdilerde dünyada Türk dizileri neyse o vakitte Brezilya dizileri aynı popülerlikte idi. Uzun bakışmalar, tekrar eden diyaloglar ve her gün ekrana gelen bir bölüm. Bir bölümü, hatta on bölümü kaçırsanız bile konudan kopmayacağınız kadar ağır ilerlerdi Brezilya dizileri.

Cin fikirli reklamcılar telenovela ismi verilen Brezilya dizilerinin popülerliğinden faydalanmak için sponsor olup ürün yerleştirmesi bile yapmış. Etkin bir mecra olunca talibi çok oluyor. Bu Brezilya dizileri içinde belki de en popüleri Köle İsaura’ydı. Dünyayı kasıp kavuran, Türkiye’de de çokça seveni olan bu dizi kölelik karşıtı bir yazarın eserinden uyarlanmış. Şimdi hayatta olmayan SSCB dahil birçok ülkenin televizyonlarında arz-ı endam etmiş. Bugün Türkiye’de televizyon dizileri popüler ise bunda Brezilya’nın payı vardır. Ancak iş ne zaman film çevirmekten dünya aktörü olmaya evrilmeye başladı, işte o zaman Brezilya için sert günler başladı. Hükümetin sosyalist tonda olması bile darbe isteyen azgın solcuları kesmedi. Bugünlerde zorluklar yaşamaya devam ediyor Brezilya. Telenoveladan ilham alan küresel darbe pişiricileri düşük yoğunluklu darbe sürecini devreye aldılar. Düşük yoğunluklu darbe, önümüzdeki günlerde sıkça karşılaşmamız muhtemel bir kavram. Mehmet Ali Kışlalı’nın Güneydoğu’da terörle mücadele için kullandığı “düşük yoğunluklu savaş” tanımının akrabası diyebiliriz. Kavramı ilk kullanan ise AK Parti kurmaylarından Prof. Dr. Mustafa Şentop. Düşük yoğunluklu darbe tıpkı Brezilya dizileri gibi uzun zamana yayılır. Halkı bıktırıncaya kadar mevcut seçilmiş hükümetin üzerine sırtlan gibi çöreklenmeyi taktik olarak benimser. Elde bulundurduğu medya gücüyle ajanda belirlemeye çalışır ve günün sonunda demokratik olmayan yollardan yönetim değişikliği yapar. Çok fazla uzadığı düşünülürse Mısır’daki gibi bir darbe ile eski yöntemlere de başvurulduğu görülür. Her Brezilya dizisi ne kadar uzun olursa olsun bir sona sahiptir. Düşük yoğunluklu darbe de öyle. Darbeler her zaman yönetim değişikliğini amaçlasa da yönettirmemek de ikinci seçenek olarak elde durur. Düşük yoğunluklu darbenin de amacı toplumsal olarak bir “pat” durumu, bozulmayan bir eşitlik oluşturmaktır. Bazen uzun yıllara yayılan bu süreç ülkeleri terbiye etme için acımasızca kullanılır. Brezilya uzak bir coğrafya gibi görünse de Gezi sürecinin iki ülkede eş zamanlı başladığını ve iki ülkenin de hoyrat bir kampanyaya maruz kaldığını hatırlamak bizi gerçeklere yaklaştırabilir. Brezilya ve Türkiye hayır diyebildikleri için cezalandırılmaya çalışılan iki ülke. Brezilya’daki senaryo başarılı olursa gevrek gevrek gülerek Türkiye’ye şöyle seslenecekler: Yoksa siz hala Brezilyalılaştıramadıklarımızdan mısınız? Allah korusun.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...