İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

YÖNETİM ŞEMASI GELİŞMEYİ ANLATIR

YAYINLAMA:

Çetin Altan, köylerimize tenis kortlarını ve piyano resitallerini son 50 yıldır yaza yaza, söyleye söyleye getiremez ancak bir yazısında; İsmet Paşa’nın 2.Dünya savaşı döneminde,1920’lerin Gazi Mustafa Kemal-Moskova ‘paktını’ bozmasının neticesinde ‘düştüğü’ ‘Stalin buhranı’ ile nasıl da ‘Batıcı’ kesildiğini çok tarihi şekilde özetler ve finalde şunu söyler: ’Paşa, Moskova ile yeni bir antlaşmaya giremeyince, hemen Washington’a doğru kırdı dış politikanın rotasını..Washington’da 2 temel öneriyle çıktı karşısına:1-Dış politikaları Washington yönünde olma koşuluyla, çok partili düzene geçmek…2-ABD’li teknisyenler denetiminde,karayolları seferberliğini gerçekleştirmek…’Altan, tarih dehlizlerinden yaptığı bu analizden bir yargı çıkartır; ’İşte bu karayolları seferberliği de, taşranın İstanbul’u yağmalamasına neden oldu!’

Bu kadar mı?

Bu karayolları seferberliğinin doğal sonucu önce 1. ve sonra 2.köprü ile devam eden Boğaziçi köprüleri serisi halen 3.sü ile gündemde değil midir? Turgut Özal’lı yıllarımızdan bugün bize esasında daha da fazlasını istediğimiz otobanlar kalmamış mıdır? Bütün bunların İstanbul’a getirmek istediğimiz yönü; toplu ve kolay kara yolu ulaşımı, ekonomi, güvenlik ve daha iyi yaşam vb beklentilerle öncelikle İstanbul’a yapılan göçün en temel altyapısı olmuştur. Paşa’nın mecburi Batı’cılığı, Menderes’in ‘Küçük Amerikancılığı’, Demirel’in ‘Morrisonculuğu’, Özal’ın ‘otobancılığı’, Dalan’ın ‘yık-yapcılığı’, Sözen’in ‘bedava suculuğu’, İstanbul’un doğal göç alışını, sosyolojik katlanılabilirlik, yönetsel kaldırılabilirlik ötesine geçirmiştir.

Bu büyük yaşam merkezi..Doğu Roma’nın başkenti çok uzun zamandır adeta inlemektedir.

Anlamak ister misiniz?

( 2006 yılında ) İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin www.ibb.gov.tr adresli resmi web sitesinde kısa bir inceleme yapınız..Yönetim şemasındaki dahiyane(!) yaklaşımlardan bazılarını şöyle göreceksiniz;Hal Müdürü, Satın Alma Daire Başkanlığına bağlı iken, Su Ürünleri Müdürü, Darülaceze ve Özürlüler Müdürü ile beraber Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanına, Mezarlıklar Müdürü ise Park ve Bahçeler ile Atık Yönetim Müdürü ile Çevre Koruma Daire Başkanına, Gençlik ve Spor Müdürü, Güvenlik Müdürü ile İdari ve Mali İşler Daire Başkanına bağlıdır. Yani, Haller Müdürü ile Su Ürünleri Müdürünü aynı yere bağlayamayan, Su Ürünlerini Sosyal Hizmet sayan, Mezarlıkları Sosyal Hizmetlere sokamayan, Gençlik ve Sporu ;İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesine veremeyen, İtfaiye’yi ağırlıklı hesap işleri ve idari konulara bakan bir Genel Sekreter Yardımcısına bağlayan Büyükşehir ‘Yönetim Şemasına’ ne diyebilirsiniz?

Ve bugün bu şemaya bakınız ; Muhtarlıklar Müdürlüğü’ne kadar bir çok yeni birim oluşmuş, şema düzelmiştir. İşte bu neden bile Kadir Topbaş yönetiminin geliştirici kimliğini vurgulamaktadır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...