İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

IRAKLILARA "TÜRKİYE ASLA ABD OLMAZ" DİYORUM

YAYINLAMA:

Ziyaret sonrası 24 Nisan Çarşamba günü köşemde yer verdiğim ilk yazımda genel çerçevede ziyaretten elde ettiğim notlarıma yer vermiştim. Ve o yazımda iki önemli başlığı ön plana çıkarmıştım çünkü Irak’ı “masa başından veya sadece siyasi-diplomatik-akademik ziyaretlerden” bakıp yazmıyorum!

Ben Irak‘ı; şehirlerini-sokaklarını-caddelerini adımlayarak, sosyolojik nabızları yerinden alarak, eskileri dinleyerek, yenileri gözlemleyerek, dokunarak, teneffüs ederek elde ettiğim izlenimlerimi siyasi-diplomatik-akademik faaliyetlerle sentezleyerek yazıyorum…

Çarşamba günü ön plana çıkardığım iki başlık şuydu;


1) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Irak ziyaretinde konuşulan-görüşülen-anlaşılan her cümle “en kısa zamanda Türkiye-Irak ortak terör operasyonunun” ayak seslerini anımsattı bana çünkü huzur ve güvenin olmadığı yerde olumlu hiçbir şey yeşermez… İmzalanan onlarca anlaşmanın huzura ihtiyacı var.

2) Masallar Ülkesi Irak’ın dünyayı kendisine aşık eden eski RÛH-una acilen kavuşması gerekiyor…
Çünkü nasıl ki insanları güzel-güçlü-sevilir kılan barındırdıkları Ruh ise, mekanları ve ülkeleri de mutlu-güçlü-güzel-huzurlu-güvenli-cazip kılan sahip oldukları Ruh-tur…

Şimdi bu iki öncelik üzerinden yorumlayalım Irak’ı. Kalkınma Yolu Projesi başta olmak üzere Irak’a dair konuşulan kalkınma-istihdam-yatırım-eğitim-sanat-spor-ticaret-siyaset-uluslararası ilişkiler çerçevesini “terörden arındırılmış huzurlu ve güvenli bir düzen” sağlanmadığı sürece elde edemeyiz. Son süreçte terörle mücadele konusunda Türkiye ile aynı duygu ve düşünceleri taşıyan Iraklı yetkililerin “sahada da Türkiye ile birlikte” yer alması gerekiyor. Ki öyle görüyorum ki süreç bu yönde ilerliyor…

Burada hemen önemli parantez açmak istiyorum. Sokaktaki vatandaşla birlikte Iraklı yetkililerin zihnini şu soru fazlasıyla yoruyor;
“Türkiye terörle mücadeleyi tamamladıktan sonra ABD misali Irak’a yerleşip gitmezse ne olacak?”

Bu sorulara verdiğim cevap ise çok net oluyor; “Türkiye tarihine bakarsanız asla ABD gibi olmayacağını anlarsınız. Türkiye Askeri, ihtiyacı olan topraklara legal bir çerçevede huzur-güvenlik-yardım desteğini her zaman sunmuş sonrasında da ülkesine gururla dönmüştür…”

Türkiye’nin askeri-siyasi-diplomatik makamları sunduğum bu sosyolojik kaygıları da göz ardı etmemeli çünkü güvenlik güçlerinin yürüteceği operasyonların başarısı kadar alacağı sivil destekte çok önemli Irak’ın en kısa zamanda terörden arınması ve huzur bulması için…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bağdat’tan dönüş yolunda, bu sıkıntılı günlerinde destek amaçlı Erbil’i ziyaret etmesinin Iraklıları ciddi anlamda fikir ayrılığına düşürdüğünü de söylemek istiyorum önemli bir yansıma olarak.
Misal Bağdat’ta bir kesim “neden son dakika bize ait olan ziyaret programına Erbil de eklendi? Erbil Yönetimi bizim bir parçamız onlarda Bağdat’a gelmeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile burada görüşmeliydi” derken Kürt tarafından bir kesim de “bir iki saatlik hızlı bir ziyaretten hiçbir şey anlamadık” dedi. Kerküklüler de “Erbil’e değil de asıl Kerkük’e gelmeliydi Cumhurbaşkanı Erdoğan” dedi.
Bunlarda birlikte birkaç karşıt bakış açısının daha sesi yükseldi elbette Irak’tan. Bağdat ve Erbil’de memnun olanlar kadar memnun olmayanlar/istemeyenler de vardı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretini.
Ki bunun “küresel yan etkileri” anında görüldü.

Özetle Irak şimdi çok farklı ve Türkiye Irak’a dair tüm ezberlerini sil baştan yazmalı diyorum. Misal Irak Kürt Bölgesel Yönetimi nüfusu giderek Arap hakimiyetine giriyor. Tüm yatırımlarda, lüks konutlarda, arazi alımlarında Arapların imzası var. Kürt esnaf Arapların istekleri doğrultusunda hizmetler vermeye başladı. Geçmişte otellerde Türkiye TV kanalları popülerdi şimdi Arapça kanallar var.
Beş yıl sonra “Erbil’e Arap vali istiyoruz” derlerse hiç şaşırmayın derim.

Ayrıca tıpkı Türkiye’ de olduğu gibi Iraklıların da aşiret-kanaat-cemaat-mezhep kavramlarını reddetmeye başladığını, varlıkta ve yoklukta eşitlik-adalet-iş-aş-eğitim istediğini biliyor musunuz? Veya Iraklılar tarafından hiç sevilmemesine rağmen Şii varlığıyla Irak’ta güçlenen İran’ın bu denli etkili olmasının tek sebebinin; taraftarlarına maddi-makamsal destekler vermesi olduğunu ne kadar biliyorsunuz?

Evet Irak ve Iraklılar eskisi gibi değil! Her şey lokallikten sıyrılıp tek tipleşmeye başladı! Arap etkisiyle birlikte eritilmeye çalışılan bir Erbil Yönetimi var! Türkmenler ve Kürtler giderek Arap kültürünü benimsiyor. Bazı basın-medya-sivil toplum kuruluşları-siyasi partiler kültürel ve mezhepler ayrılıkları yayarak güç bulmaya çalışsa da eskisi kadar etkili olmuyor! İnsanlar bıkmış-tahammülsüz-yorgun!
Ve daha nicesiyle acilen Irak’ı yeni kodlarıyla okumak gerekiyor…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...