İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Askıda insanlık!

YAYINLAMA:

Bu günlerde nereye gitsem bir kavgaya tanık oluyorum. Otoparkta, markette, trafikte, yolda...

Zaman farketmiyor üstelik. Olaylar sabahın erken saatlerinde, ya da akşamın bir vaktinde her zaman denk gelebileceğimiz sıradan şeyler haline geldi.

Her an birbirini boğazlamaya hazır, öfkeli insanlara rastlamak mümkün.

Bakımevlerinde yapılan eziyetten tutun, garibin birine dayak atılırken dans edenleri ve bunları videoya çekip sosyal medyada paylaşanları gördükçe, biz nasıl bu hale geldik diye düşünmeden edemiyor insan.

Bir bardak su için insan öldürüldü bu ülkede!

Kadınlar sokak ortasında öldürülüyor. Kimi delik deşik edilerek, kimi vurularak, kimi boğularak...

Hasta doktora saldırıyor, öğretmen öğrenciye, veli öğretmene...

Kundakta bebekler istismara uğruyor. Çuval içinde ayağı, eli kopmuş minicik çocuklar derelerde bulunuyor. İtirafçı denilen şahıs yaptıklarını anlatıp, üzerine eve gidip yemek yediğini, namaz kıldığını anlatıyor!

40 liralık yemeği yemek için üç vesaitle lokantaya geldiğini söylüyor bir emekli, diğeri 75-80 yaşında çalışmak zorunda olduğunu anlatırken gözyaşlarını siliyor.

Durum bu kadar acı olmasa, mangalda pişirilen sucuklar günlerce haber konusu olur muydu? Neyse ki, “evet, mangalda sucuk yaptık ama yemedik” dediler de olay kapandı!

Yaşadığı yerden uzakta okuyan gençler barınma, yemek sorunu yaşadığından, tahsilini yarım bırakmak zorunda kalıyor.

Okuyanlar iş bulamıyor. Avrupa’ya akın akın doktor, mühendis, hemşire yolluyoruz.

Çiftçiler, işçiler hak arayışında, emekliler geçim derdinde...

Pazarda, markette gıda ve meyve fiyatları ateş pahası.

Sağlıklı beslenme önerileri sadece lafta kalıyor.

Okulların açılmasıyla birlikte var olan sorunların üzerine yenileri ekleniyor.

Veliler, okullarda temizlik elemanı olmadığından, ellerinde süpürgelerle, temizlik kovalarıyla gelip okul temizliyor.

Anne-babalar yeterli besleyemediklerini düşündükleri çocuklarına bir öğün çorba, yemek istiyorlar.

Boş baklava , içsiz lahmacun, peynirsiz tost satışlarını garipsiyor olsak da, kulağımız artık “boş”lara aşina.

Askıda mama, askıda ilaç, askıda manav derken, aslında askıda olanın insanlık olduğunu göremiyoruz.

“Enerciii” ...

Uzunca bir zaman, aşırı lüks ve zenginlik içinde yaşayan, kısa zamanda bu kadar serveti nasıl edindikleri belli olmayan bir takım insanları ve davalarını davalarını izledik.

Bunlardan en ünlüsü, Dilan-Engin Polat çiftiydi. 40 yıl ceza istemiyle yargılanan şahıslar birer birer salıverildi.

“Devletimiz sağ olsun” dediler. Bu minnettarlık ifadesinden sonra, tutuklu kaldıkları süre içinde oluşan “iş zararları” sebebiyle karşı dava açmayacaklarını umut ediyorum!

Dilan Polat çıkar çıkmaz eski hayatına döndü ve şovlarına kaldığı yerden devam etti.

“Aloo Engin, bana şarkı al” diyerek başlayan “Allah'ın bana lütfu bu enerji, sinerji” sözleriyle devam eden klip ile görgüsüzlüğün ve şımarıklığın tavan yaptığı kısa bir film izledik.

Ardından, Engin Polat’ın da tahliyesi gerçekleşti.

Sayıca artan takipçilerin yoğun (!) isteği üzerine, yeni bir video daha çekti.

Eyvahlar olsun, trajediye bakar mısınız lütfen? Engin Bey’in dizleri namaz kılmaktan çürümüş meğer!

O sırada, Dilan ve Engin Polat’ın tahliyesi, “kara para aklama, suç örgütü kurma vs.” iddialarıyla tutuklu bulunan diğer sosyal medya fenomenleri Bahar-Nihal Candan kardeşleri de umutlandırmıştı. Savunmasında, evinin, arabasının olmadığını, ailesinin zarar gördüğünü, para kazanamadığını söylemişti.

“Ben garibanım, hesabımda sadece 1-2 milyon para var” diyerek tahliyesini talep etmişti. Bir milyon ile iki milyon arasındaki farkı hesaplayamayacak kadar para ile ilgisinin olmadığını biz zaten anlamıştık!

Sonunda onun da suçsuz olduğuna karar verildi ve salıverildi.

O kadar suçlama neye istinaden yapıldı, 40 yıl hapis istemi, kara paralar ne oldu da ak’a çıktı anlayamadık.

Neyse, ben size bir hikaye anlatayım da bu yazıyı öyle tamamlayayım.

Pamuk prenses ve yedi cüceler masalını bilirsiniz. Hikayenin sonunu biraz değiştirerek yazalım bu defa.

Masalın sonunda cadı tarafından elma ile zehirlenen pamuk prenses, prensin gelip onu öpmesiyle uyanır...

“Nasıl oldu da bir öpücükle uyandın” diye sorarlar pamuk prensese.

Pamuk prenses cevap verir; “Uyanmasam öpmeye devam edeceklerdi.”

Sevgiyle kalın

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...