İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Demokrasi, tahtında sessizce oturan bir umut mu?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Demokrasi, adalet ve eşitlik... Bugün hayatımızın her alanında tartışıyoruz, fakat konu demokrasiye geldiğinde ona pek dokunmuyoruz. Adeta bir tahtın üzerinde oturan ve gücünü koruyan bir figür gibi. Belki de bugünün dünyasında onun bizden çalınan küçük parçalarını fark etmeden yaşamaya devam ediyoruz. Güç, demokrasinin gözde bir tanımı olarak var olsa da, bu gücün nasıl ve nerede sınırlanıp, nasıl ve kimler tarafından kullanıldığına dair sorular cevapsız kalıyor. 

Demokrasi, günümüzde yalnızca hoşlanılmayan bir hükümeti değiştirme mekanizması gibi dar bir tanıma hapsolmuş durumda. Sanki, sandığa gidip oy kullanmamız bir şeyleri değiştirebilecekmiş gibi… Jose Saramago'nun da ifade ettiği gibi gerçek kararların alındığı noktalar artık ulus-devletlerin sınırlarını çoktan aştı. IMF, Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar, küresel finans şirketleri... Bu kuruluşların kararları, her birimizin hayatına dokunuyor ama bu kararları alacak temsilciler demokratik yollarla seçilmiyor. Yani halkın iradesi burada pek de söz sahibi değil. Peki, o zaman demokrasiyi nerede aramalıyız? 



Dünya üzerindeki çoğu insan, seçimler aracılığıyla kendini temsil edecek kişileri belirleme gücüne sahip. Ancak demokrasi, adalet ve eşitliğin tam anlamıyla sağlandığını söylemek zor. Demokrasi sandığımız kadar erişilebilir mi? Yoksa bizim adımıza kararlar alınırken bizler sadece birer izleyici mi oluyoruz? 

Adaletin demokratik kurumlarda tecelli ettiğini düşünebiliriz ama bu kurumların üzerinde kurulan finansal ve siyasi baskılar, gerçek anlamda adaleti sağlıyor mu? Özellikle ekonomik adalet, dünya genelinde bir türlü gerçekleşemiyor. Dünyadaki gelir eşitsizliği, güç odaklarının zenginliğine zenginlik katarken, yoksulluğu daha da derinleştiriyor. Demokrasi sadece bir formaliteye indirgeniyor; sandığa gidip oy vermekle sınırlı kalıyor. 

Adaletin olmadığı bir demokrasi, eksik kalmaya mahkumdur. Demokrasi, yalnızca politik tercihler değil, bireyin ekonomik güvenceye, sağlık hizmetlerine ve eğitim hakkına ulaşabilmesiyle de anlam kazanır. Bu yüzden eşitlik, demokrasi ve adalet birbiriyle iç içe geçmiştir; birinin eksik olduğu noktada diğer ikisi de işlevini kaybeder. 

Öyleyse kendimize sormamız gereken temel soru şu: Gerçek demokrasi nerede? Eğer adaletli bir topluma ulaşmak istiyorsak, bu kavramların yalnızca sözde kalmamalıdır. Demokrasi, adalet ve eşitlik uğruna gerçek bir mücadele vermediğimiz sürece, demokrasi yalnızca süslü bir kelime olarak tahtında oturacaktır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...