İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Müslümanlar ne zaman kazanır?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bu sorunun bana göre tek cevabı var aslında. Burada uzun uzadıya anlatmak, yazmak durumunda olmasam sadece şunu derdim; “insan oldukları zaman”. Çünkü insan olmak için bu aleme gönderildik. Hatta gelişimizi biz “beli” diyerek kabul ettik. İster inanın ister inanmayın hakikat birilerinin yargılarına, düşüncelerine göre değişmez. Gerçek hakikate açılan kapılardır ve hakikat değişmez. Müslümanlık şu bulunduğumuz asırda çok büyük bir imtihan içindedir. Parça parça, bölük bölük Müslüman olunduğu o his çağlarından bugün gerçekleri görme çağına evrildik. O zamanlar insanlar mikroskop altında bir şeyi inceleme şansları yoktu. Henüz dünyanın yuvarlak olup olmadığını söyleyen bilimsel araştırmalar yapanlar daha duyulmamıştı. 

Hatta bu anlamda araştırmalar yapanlar olduysa bile çok dar alanda kendi lokal çevrelerinde duyurabildiler. Nedeni de çok açık. İletişim kanalları belliydi. Bir icadın bir araştırmanın bölgelere yayılması yılları alıyordu. Ama insanlar buna rağmen hak ve hakikati görme konusunda daha netti demek isterdim. Bu bakış açısı genelleme olacağı için sakıncalıdır. Ancak şunu diyebilirim suyu bulandıracak çok fazla gereksiz malumat etrafta dolaşamıyordu. İnsan kendi zihni ile daha çok baş başa kalabiliyordu. Kendinden kendine veya en fazla etrafındaki dar alanda ve kendisine daha çok benzeyen fikir ve insanlarla homojen bir düzlemde ilerliyordu. Elbette bunun artısı olduğu gibi eksisi de vardı. Yenilikler, icatlar eski zamanlarda daha zor kabul edilebilir şeylerdi. Yenilikler, değişimler radikal karşılanabiliyordu. 

Görüntü var ses yok 

Hangi çağda zihinler bu kadar bulanık olmuştur? Müslümanın zihni berrak olmalı. Bir öyle bir böyle olmamalı. Esnek olmak başka bir şey ama ikili oynamak başka bir şey. Kendine göre mübah metotlar geliştirmek bambaşka bir şey. İçki haramdır nedeni bellidir, değil mi? Ben içki içmiyorum ama sanal kumar oynuyorum üç, beş bir şey geliyor diyenlere ve mukabeleye giden ablalardan bunu duyduğumda ne diyebilirim?! Bu kişiye Müslüman mı denir? Asra yemin etti Allah’u Azimüşan. İnsanlar hüsrandadır. Sadece hakkı ve sabrı tavsiye edenler dışındakiler deniliyor ayetin devamında. Ayetleri okuyoruz. Ezberliyoruz. Maalesef papağan gibi de ezberliyoruz ama iş uygulamaya geldi mi henüz insanlığa bir gram dahi yaklaşamadığımızı gösteren işaretler patır patır dökülüyor. 

Birbirimizin azaları gibi miyiz? 

Müslüman diğerinin derdi ile dertlenen değil miydi? Peygamber efendimize bir baksanıza. Ramazanlarda iftarda karnımızı tıka basa doldurup sonra da birer hikaye gibi dinlediğimiz Peygamber efendimizden masallar kısmını yaşıyoruz sadece. Ah ah ne güzel günler yaşanmış deyip ağlıyor ve rahatlama seanslarından çıkar gibi asrın içindeki şeytanlıklara uymaya devam ediyoruz. Ahh insanlık hiç bu kadar alçalmamıştı. Çünkü Müslümanlar hiç bu kadar garabet içinde olmamıştı. Bilelim ki biz birbirimizin azaları gibi olmazsak, fitneye, ayrılığa düşersek ki bunun nasıl yapıldığını da kısaca aşağıdaki satırlarda ifade edeceğim bizden bu nimet alınır. Bugün batıdan bir Müslümanlık doğuyor. Yeni asrın Müslümanları geliyor. Kadim topraklardaki biz kendimizi Müslüman sananlar o içeceklerin yerine alternatiflere geçmediğimiz sürece biz daha çok kaybederiz. 

Müslüman fitneden kurtulmalı 

Hep başkasının hatalarını yanlışlarını gören bir toplumda yaşamaya alıştık. Böyle olunca da o yanlış o hatalar düzelmiyor. Çünkü insan önce kendi insanlığı ile örnek olabilir. Örnek olmak, parmakla gösterilmek yaşadıkları ile konuştukları aynı paralellikte gittiğinde olur. İnsan anlattığını yaşamazsa, yazdığını yaşamazsa örnek olamaz. Başkasını hiç mi uyarmayacağız? Mutlaka ama önce kendi eksiğimizi tamamlayacağız ondan sonra. Tamam olmayan biri başkasını nasıl uyarabilir ki? Uyarsa bile etkili olmaz ki? Sigara içen birinin başka bir hatası konusunda bir diğerini uyarması ne kadar etkili olabilir ki? Örneklik bir bütündür. İnsanlık diye muhteşem bir kelime var bizde. Bu aynı zamanda bireyselliğe atıf yapıyor hem de çokluğa yani toplumsallığa işaret ediyor. Müslüman olmak demek insan olmak yani insan için insan olmak demektir vesselam.


Dış Dünyadan

HEROINAT

Kosova’nın başkenti Priştine’de HEROINAT anıtı 20 bin iğne kullanılarak ortaya çıkarılmış bir kadın yüzünü ifade ediyor. 1998 ile 1999 yılları arasında Kosova Savaşı olarak bilinen Sırp ordusunun Müslüman milis güçlere karşı başlattığı savaştır. Bana göre soykırımdır. 1999 yılında NATO’nun Yugoslavya’yı bombalamasıyla savaş sona erdirilmiştir. HEROINAT Anıtı öldürülen etnik temizliğe uğrayan 20 bin sivil için özellikle de kadınların uğradığı zulmü anlatmak için yapılmış. Ne acıdır ki 90’ların başında Bosna’da yaşanan korkunç soykırım da Sırplar tarafından ve aynı soysuz Miloseviç tarafından gerçekleştirilmişti. Bosna savaşının ardından Türkiye’ye gelen ve olan biteni belgesel eşliğinde anlatmaya çalışan ve mağdur edilmiş kadınları dinlemiştim. Bir tek Feminist dernek veya kuruluş bu toplantıda yoktu. İdeolojiler ne için vardır? Neden ortaya çıkarlar. Kökenini anlamadan bilmeden sahiplenmek çok cahilce oluyor. Bosna’daki, Kosova’daki kadınlar maalesef bu acıları çok derinden yaşadılar. Tıpkı bugün Filistin’de olduğu gibi ve çok yakın zamanda Suriye’de yaşandığı gibi.


16 Satır

Telefon kulübesi 

Saat 16 oldu mu hafta içi her gün arardı onu. Ötelerde olmasına rağmen eliyle koymuş gibi şıp diye bulurdu onu. “Aloooouu” diye karşılık veren capcanlı bir ses tüm sıkıntılarının uçup gitmesine yeterdi bile. Çok eski değil ama öyle elde cep yoktu. Telefon kulübesinden konuşmak için bir hazırlık gerekirdi. Bazen kulübenin önünde dakikalarca beklerdik. Jetonun hazırda olacak hatta yedekleri de olmalıydı. Bazen telefon yutardı jetonu konuşamadan çıkardık kulübeden. Kelimelerin özenle seçildiği günlerdi. Çünkü kıymetliydi boşa harcanmamalıydı sözcükler, tam da yerinde söylenmeliydi. O dökerdi içini sen dinlerdin. Hiç sıkılmadan, bıkmadan anlatırdı neler olmuş neler yaşanmış o gün. Ayrıydılar ama zamanı adeta birlikte yaşarlardı. Uzaktaydılar ama yakın etmişlerdi her anı. Telefon kulübesinin içi başka aleme doğru ışınlanırdı sanki. Zaman kalkar, yer mekân yok olur ve her şey o anda yaşanırdı. Paralel evren varsa eğer bu telefon kulübesinde olan bitenleri sadece ikisi bilirdi. Yıllar sonrasına yazılmış mektup gibi ağzı mühürlenmiş gülümsemelerle çıkardı kulübeden. Bir telefon kulübesi bir jeton bazen ikinci jeton ancak doyulurdu muhabbete. Gel zaman git zaman kalktı bu kulübeler ortadan. O ve sen bitmeyen konuşmaların kahramanları; biriniz burada diğeriniz orada kaldı.


Artı Eksi 

Artı 

Dolmalar 

Jandarmanın kısmetiymiş Hiç kimse Allah’ın belirlediği nasibe engel olamaz. Allah yazmışsa rızkı kimse bozamaz. İki gün boyunca uğraşıp durduğum mutfaktan çıkmadan hazırladığım onca yemek Ankara’ya ulaşamadı. Oğlumun yüzünü hayal ederek bin bir emek ve duayla pişirdiğim yemekler oğluma varamadı. Allah korusun her şeyde var bir hayr. Eşim Ankara yolunda ciddi bir trafik kazası yaşadı. Allah’tan kimsenin karışmadığı ve kendisinin de burnunun kanamadan kurtulduğu bir kazaydı. O arabadan kendisi şükür sağ çıkmış. Ben ilk arabanın fotoğrafını eşim bana gönderdiğinde Allah’a şükrettim. Ama yemeklerin de oğluma varamadığına biraz üzüldüm, ne yalan söyleyeyim. Ama sonrasında sevindim. Çünkü kaza mahalline gelen jandarma görevini yapan gençlere eşim dolmaları ikram etmiş. Aslında şaşırdım. Çünkü o dolmalar kıymalıydı ve ısıtılarak yenilmeliydi. Ama genç askercikler dolmaları löp löp yemişler. Demek ki oğlumdan daha çok onların ihtiyacı varmış. Ben açıkçası çok sevindim. Derler ki ciddi bir felaket yaşayıp da kurtulduysanız sadakalarınızın kefaretini ödemişinizdir. Hemen yeni sadaka vermeye başlamak gerekirmiş. Jandarmaya dolmaları ikram ederek sadaka vermeye başlamışız demek ki. 

Eksi 

Boykot evet ama 

Ne kadar medya doğruları anlattığının iddiasında olsa da bu Siyonist reklamlardan kurtulmadığı sürece inandırıcılığı olmayacaktır. Hepimiz bu kirli sistemin çarklarına bulanmış vaziyetteyiz. Boykot etsek dahi yine de bulaştığımızı biliyoruz ve bu çok acı verici.


Editör 

Nergis kokusu 

Salı günü tatsız bir olay yaşadım. Beni maddi kayba uğratan basiretimin bağlandığı bir olaydı. Detaylara girmek istemiyorum lakin düşündükçe canım çok sıkılıyor. O yüzden kimse başıma gelmez demesin oluyor gerçekten, olabiliyor. Dikkat edin de desem olabiliyor. O yüzden nasihat de faydasız. Bazen kaza kaderinizdir ve gelir engel olamazsınız. Ancak ders alabilirsiniz. Neyse ki maddi kaybın telafisi vardır Allah canımıza bir şey etmesin. Evet tam bu olayı yaşadım o mekândan çıktım. Yaşadığım o yoğun duygudan gözüm nemlenmiş Üsküdar’ın içinden geçiyorken bir hanımefendi bana doğru bakışlarını çevirdi ve gülümsedi. Selam verdi. Beni tanıdığını söyledi. İçimize umut serpiyorsunuz dedi. Ben tabii hemen kendimi toparladım. Umut verdiğim insanların karşısında gözleri yaşlı olup çelişkili olmak istemedim ama sonra şunu söyledim kadına çünkü ben de insanım. Tatsız bir olay yaşadığım anda karşıma çıktığını kısaca anlattım. Kadıncağız tekrar bana bilgece gülümsedi. Kadıncağız bana elindeki iki nergis demetinden birini uzatıp hediye etti. Ben kalakaldım. Çünkü bu sene henüz nergis çiçeklerinden alamadım. Her sene alırdım veya eşim alırdı, bakalım bu sene ne zaman nasıl nasip olacak dedim hep içimden. Allah kuluyla işte bu olayla birlikte bana yalnız değilsin dedi. Bunu neden anlatıyorum sevgili okurum. Evet hepimiz öncelikle insanız ve duygularımız var. Yanlış yapabiliriz, ağlayabiliriz, kızabiliriz ama bilmeliyiz ki Allah bizi asla yalnız bırakmaz. İşte bir kulu ile nergis kokusunu bana gönderdi. Kurban olurum Rabbime. Çok şükür diyerek sizinle bu yaşadığımı paylaşmak istedim. O hanımefendiye de ayrıca şükranlarımı sunarım. Bu arada dipnot o hanımefendi kardeşine aldığı diğer demeti de bana vermek istedi. Ama benden kardeşinize hediye olsun diyerek almadım elbette. İşte böyle canım okurum, böylesine güzel yüreğimi ısıtan çok güzel bir anı…


Periskop 

Türkçeden korkmayın 

İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, üç gün önce bir programda Türkçe şiir okurken bir yetkili tarafından uyarıldı. İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, katıldığı bir programda ünlü Tebrizli şair Şehriyar'ın "Haydar Baba'ya selam" şiirini okurken töreni düzenleyen yetkililer tarafından uyarıldı. İran’da 30 milyona yakın Türkmen nüfus olduğu bilinmektedir. Yani Türkiye’den sonra Türk nüfusu en çok olan ülke denebilir İran için. İran Cumhurbaşkanı’nın Türkçe şiir okurken uyarılması kadar tuhaf bir şey olmaz. Belli ki mollalar Türklerden ve Türklükten çok korkuyorlar. ABD icadı mollalarının sonları gelmesinden belki de İranlıların gerçeği görmesinden hazzetmiyorlar. Ama Türkçe ve Türkler İran topraklarının bir gerçeğidir. Ne kadar kaçsalar da bu gerçekten asla kaçamazlar. Önemli olan zaten Türklüğün temelindeki medeniyet tasavvurudur. Bu tasavvur da adalet temeline dayanmaktadır. Türkler bu alemde adeta adaletin temsilcisidirler. Tarihe baktığınızda bunu çok net görebiliyoruz. Türkçe de ayak izi gibidir. Geriye doğru takip ettiğinizde kendi gerçekliğinizle karşılaşırsınız. Bunu İran gerçeğini saklayanlar için Türkçe tehlikelidir. Gerçeklerin üzerini nereye kadar örtebilirsiniz?


İnfodemi ve sosyal medyada gerçeklik algısı                           

İnfodemi, hayatımıza pandemi döneminde girmiş bir kavram olmasına karşın, özellikle sosyal medya ile hızla yayılan yanlış bilgilendirme yani dezenformasyonla da anılır oldu. Bu kavram, insanların bir kriz karşısında güvenilir bilgi kaynakları ve rehberlik aradığı bir dönemde kısmen yanlış, kısmen doğru çok fazla bilginin bulunması nedeniyle güvenilir ve doğru bilgi arayışının zorlaşması olarak tanımlanıyor.  Sadece salgınlarla ilgili değil, toplumsal hayatta çok sayıda infodemik bilgi ile karşılaşıyoruz. Yanlış bilginin hızla yayılır olması bizim için sağlık alanında olduğu kadar gençlerimizin yetişmesinde de sorun teşkil ediyor. Sosyal medyadaki hayatı gerçek sanan bir nesil, toplumun geleceğini de tehdit ediyor. Bilgi düzensizliği, dezenformasyon ve infodemi kavramları ile hayatımıza giren bu olumsuzluk, hızla artan ve çabuk yayılan bilginin insan zihinlerinde karışıklığa yol açmasına, gerçek ile sahte olanı ayırt etmenin gittikçe zorlaşmasına neden olmaktadır. Yalan haberleri ayırt etmek için teyide ihtiyaç duyulduğu bir çağda neye inanmamız gerektiği konusunda da ikilemler yaşıyoruz. Deprem, göç, iklim değişikliği, salgınlar, eğitim, ekonomik durum gibi hayatın önemli noktalarında karşımıza çıkan yanıltıcı bilgilere bir de uzmanların çelişkili ifadeleri eklenince bu durum, işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor.  Son yıllarda sosyal medya, bilgi paylaşımından eğlenceye, günlük yaşamdan iş hayatımıza kadar pek çok alanında etkili bir rol oynamaya başladı. 

Sosyal medya sayesinde, dünyanın dört bir yanındaki insanlarla bağlantı kurabilmek hem olumlu hem olumsuz etkileri de beraberinde getirdi. Bilgiye anında erişim sağlamak ve deneyimleri paylaşmak büyük bir olanakken bu olanak yanlış bilgilerin paylaşımı ile karşımıza çıktığında, gerçeklik algımız üzerinde de derin etkiler bırakıyor. Sosyal medyada paylaşılan içeriklerin çoğu, yaşamın tüm yönlerini yansıtmak yerine, özenle seçilmiş, düzenlenmiş ve idealize edilmiş anlardan oluşuyor. Bu durum, bireylerin kendi hayatlarını değerlendirirken karşılaştırma yapmalarına, çoğu zaman gerçek dışı beklentiler geliştirmelerine ve sonuç olarak kendilerini psikolojik baskı altında hissetmelerine yol açabiliyor. Hayat adeta gerçeküstü bir şekle bürünerek önümüze seriliyor.  Sosyal medyaya bakınca herkesi mutlu ve başarılı olarak gören bir gencin içinde yaşadığı hayatı sıradan ve başarısız görmesi onun için oldukça zor atlatılacak bir durum. Aynı sorun yetişkinler için de geçerli. Oluşturulan ideal yaşam standardı insanlar için içinden çıkılmaz bir mutsuzluk döngüsüne yol açabiliyor. Bu paylaşımlar, sanki herkesin hayatı sorunsuz ve sürekli bir mutluluk içindeymiş izlenimi uyandırıyor. Ancak gerçek hayatta, her bireyin inişleri, çıkışları ve zorlukları vardır. Bu çelişki, sosyal medya üzerinden yayılan görüntüyle gerçek hayat arasında büyük bir uçurum yaratıyor. İnsanlar, sürekli olarak başkalarının “mükemmel” yaşamlarıyla kendi hayatlarını karşılaştırdıkça, yetersizlik hissi, öz-değer kaybı ve hatta umutsuzluk gibi duygular yaşamaya başlıyorlar. 

Normal hayat değerlerini adeta sorguladığımız, değil içinde bulunduğumuz hayatı içinde yaşadığımız bedeni de beğenmeyerek çeşitli psikolojik sorunlar yaşadığımız bir çağda yaşamak durumundayız. Bunun içine bir de infodemi ve dezenformasyon ile eklenen yanlış bilgiler girince hayatımız eskiden algıladığımız gerçeklik kavramıyla çelişiyor. Özellikle gençlerin doğru-yanlış arasında sıkışıp kalması, yapay imajların yarattığı baskı, sosyal karşılaştırma ve sürekli rekabet duygusu onlarda yetersizlik hissine yol açabiliyor.  Dünyada hala savaş, açlık, yoksulluk gibi sıkıntıların var olduğunu bilen ve bunlara çözüm arayan insanlar olmak için de sosyal medyayı ve yeni teknolojileri kullanmak mümkün. İnsan olmayı derinden hissetmek, neden dünyaya geldiğinin farkında olmak için de bu araçlar kullanılabilir, yalan haberler üretmek için de. Seçim sizin.  Doğru bilginin peşine düşmek, gov.tr ya da edu.tr uzantılı web adreslerine güvenmek, dijital bilgi kaynakları içinde kaybolmadan bilgi ve belge yönetimi uzmanlarından, kütüphanecilerden, arşivcilerden ve onların yönettiği sosyal medya hesaplarından doğru bilgiye ulaşmak olanaklı. Önemli olan, sosyal medyanın sunduğu görsel şölenin ardındaki gerçeği fark etmek ve kendi hayatımızın doğal akışını kabul etmek. Bu doğal akış içinde yanlış bilgi yayma alışkanlığını da terk etmemiz ve doğru bilgiyi bulmak için biraz daha araştırmayı sevmemiz de gerekiyor. (Doç. Dr. Işıl İlknur Sert)

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...