Pesimistler hayatımızı etkiliyor mu?
Dünyadaki gelişmeler ve hayatın her geçen gün artan zorlukları bizi fazlasıyla etkiliyor. Bunu inkâr edecek değilim. Dünya genelinde iyi gitmeyen birçok gelişme var. Ancak bununla beraber, durumu daha da zorlaştıran bir gruptan bahsedeceğim. Grup derken aslında bir bakış açısı, bir insan topluluğu…
“Pesimist” ifadesini daha önce duydunuz mu bilmiyorum. Olayların her zaman olumsuz sonuçlanacağını düşünen, geleceğe karşı umutsuz ve karamsar bir tutum sergileyen, kötümser kişilerden bahsediyorum. Bu kişiler sürekli olarak olayların en kötü tarafını görmeye meyillidir ve her şeyin en kötü ihtimalini düşünürler. Bu durum sadece kendi yaşam kalitelerini olumsuz etkilemekle kalmaz, aynı zamanda çevrelerindeki insanlara da olumsuz enerji aktarır. Onlara iş yerinde, sokakta, siyasette, kısacası hayatın her alanında rastlamak mümkündür. Geçmişte yaşanan kötü olayları düşünerek gelecekte olacaklara da negatif bir bakış açısıyla yaklaşırlar. Bu durum zamanla karakterlerinin bir parçası haline gelir. Pesimistler, hayatlarındaki sorunlara hep kötümser bir değerlendirmeyle yaklaşır.
Aynı zamanda, önyargı eşikleri oldukça yüksektir. Geleceğe dair hep en kötü senaryoları kurgular, beyinlerinde olumsuz varsayımları sürekli tekrar ederler. Savunmacı mekanizmaları devreye girer ve bu olumsuz aktarımı çevrelerine yaymaya devam ederler. Neden pesimist olunur? Bu sorunun tek bir cevabı yoktur. Bunun kişisel, genetik veya çevresel birçok sebebi olabilir. Travmatik süreçlerin de bu düşünce yapısını beslediğini söyleyebiliriz. Ancak şunu unutmamak gerekir ki her gün, her an her şey yolunda gitmeyebilir. Hayat inişli çıkışlıdır ve zaman zaman zorlayıcı olabilir. Önemli olan, bu zorluklar karşısında verdiğimiz tepkidir. Direncimizi yüksek tutmalı, dik duruşumuzu kaybetmemeliyiz. Pesimistler, bardağın her zaman boş tarafını görür ve olumsuzluğa odaklanırlar.
Geleceğe dair umutsuz ve karamsardırlar, başarı şanslarını daima düşük görürler. Endişeli, stresli ve kaygılı bir ruh hali içindedirler. En kötüsü de kararsız bir yapıya sahiptirler. Hem kendilerine hem de çevrelerine verdikleri olumsuz etkinin önüne geçmek için olayları daha gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirmek gerekir. Bu süreçte manevi beslenme kaynaklarının olumlu dönüşüme büyük katkısı vardır. Şunu bilmek gerekir ki dünya bir imtihan yeridir ve her an bir sınavdan geçiyoruz. Hayat, optimistlerle pesimistler arasında bir yolculuk mu, bilinmez. Ancak bardağın dolu tarafını görenler ile hep boş tarafını görenler arasında bir fark olduğu açıktır. Elbette herkes istediği bakış açısına, yaşam felsefesine ve hayata karşı kendi duruşuna sahip olabilir. Bizim yapmamız gereken, bu duruşa saygı duymaktır. Ancak pesimistlerin olumsuz enerjisi, zaten zorlayıcı olan şartları daha da ağır bir hale getirebilir.
İşte burada farkına varmamız gereken şey, derin bir nefes alıp Yüce Yaratıcı’ya şükrederek hayat yolculuğumuza gücümüz yettiğince devam etmektir. Bir sonraki günün daha iyi ve daha güzel şeyler getireceğini bilmek, ancak bunu sadece oturduğumuz yerden değil, mücadele ederek kazanabileceğimizi anlamak gerekir. Mücadele etmek, gelişime açık olmak ve asla vazgeçmemek… Her zaman söylerim; bu coğrafyada insanlarımızın en önemli özelliği, mücadeleci ruhudur. Bu topraklarda yıllardır atalarımızdan bize miras kalan en güçlü duruş da budur. Bunu bir kez daha fark etmeliyiz.
Gücümüzün, duruşumuzun ve mücadele ettikçe neleri başarabileceğimizin bilincinde olmalıyız. Birbirimize emanet olarak gönderildiğimiz bu coğrafyada diri tutmamız gereken en büyük hissiyat umut. Umudumuzu her zaman canlı tutarak, kötümser bakış açısına karşı daha gerçekçi ve daha güçlü durmalıyız.