Böyle de ölüm olur mu?
Videoyu sadece bir defa izleyebildim, o da yarım gözle, bir daha bakamadım.
Daha 13 yaşında.
Mattia Ahmet.
Arkadaşları ile beraber bit pazarına gidiyorlar, Ahmet'e ikinci el kay kay alacaklar.
15 yaşında, saldırgan katil tarafından beş yerinden bıçaklanıyor.
Vahşice ve inanılmaz bir cinayete kurban gidiyor Ahmet.
Katil şimdi cezaevinde, umarım ömür boyu çıkamaz.
Ergen gençler arasında şiddet neden artıyor diye, bu konuya başlık koyup yazamayacağım.
Ve konuşmayacağım.
Ben bilemem.
Kaç yaşında olursa olsun, suç potansiyeli taşıyan her kimse sokakta dolaşmamalı.
Ben, hangi yaşta olursa olsun, konuya sokakta katiller neden dolaşıyor diye bakıyorum.
Hukukçulardan görüş alıyorlar.
En iyi hukukçular anlatıyor.
Kanuna göre, 18 yaş altı herkes çocukmuş.
Bunlara "katil" denmezmiş, bu katiller "suça sürüklenen çocuk" olurmuş.
İşlediği cinayet.
Yaş küçüklüğünden, ceza sorumluluğu ortadan kaldıran/azaltan bir sebep olabilirmiş.
Yok o kadar sene alırmış, şartlı salıverme, denetimli serbestlik falan derken.
Benim anladığım!
Henüz ıslah olmadan salınır ve topluma karışırmış.
Hadi diyelim, yaş küçüklüğünden etmenleri bir nebze anladık diyelim.
Ben anlamadım ama, diyelim ki adalet yani hukuk anladı.
Bir canı hayattan koparmanın, karşılık cezası bu mu olmalı?
Annenin kanayan kalbi ne olacak, odasına baktığı oğlu yok artık, ana gözyaşları ne olacak?
Böylesine çaresizlik olur mu?
Kimin ne hakkı var ki?
Ve.
Kamu vicdanı ne olacak?
Bu katillerin dürtü mekanizmaları çok düşükmüş, doğuştan olmazmış.
Aile ve çevreden öğrenilirmiş.
Eğitimini terk eden çocuklar, ekonomik zorluk içindeki çocuklar da, "suç kültürü" diye yeni bir "alt kültür" varmış.
Sosyal medyadan öğreniyorlarmış, bazı TV programlarının özendirici gücü çokmuş.
Yani alt alta sıraladığında durum kötü.
O zaman devlete çok iş düşüyor.
Aile, mahalle ve okul önemli, o zaman devlet bu kontrol mekanizmalarını geliştirmek ve her türlü eğitimi yapmak zorundadır.
Anne.
Ahmet'in annesi her gün sabaha nasıl uyanıyor bir empati yapın.
Her gece, oğlunun kara gözleri ile yatağa yatıp, sabaha o kara gözleri ile uyanıyor.
Senin çocuğunu elinden almaya kimin ne hakkı var ki?
Ömür boyu kalbinde keder ile yaşamak.
Çaresizlik anlatılamaz ki.
Funda'nın aklındakiler…
... Hani kol kırılır yen içinde kalırdı.
Şimdi kol kırılır el içinde kalır hale geldi.
Özcan Deniz ve aile kavgaları almış başını gidiyor.
Gazeteler yazıyor.
Magazin masaları konunun üzerinde tepiniyor.
Eh sen devamlı yazarsan, abin, annen, kız kardeşin televizyonlarda anlatırsa olacağı budur.
Özcan Deniz, koskoca adam, dizisi var, sahnesi var, yani işi gücü var.
Sosyal medyasından paylaşıyor, yazıyor çiziyor.
Bazen inanmak ne kadar zor değil mi?
Son haber, iddialara göre Özcan Deniz annesinin evine gidiyor, tehdit ediyor, bağırıp çağırıyor, şiddete başvuruyor.
Anne karakola gidiyor, can güvenliğim yok diyor, Özcan Deniz ve eşi hakkında hem uzaklaştırma hem koruma talep ediyor.
Özcan Deniz ergen gibi sanki.
Hemen sosyal medyasından paylaşım yapıyor.
Enfal süresi 30.ayetten bir bölüm koyuyor.
"Hani o inkar edenler, seni yakalayıp zindana atmak veya öldürmek, yahut yurdundan çıkarmak için tuzak kuruyorlardı.
Oysa onlar tuzak kurdukça, Allah da onların tuzağını başlarına geçiriyordu.
Zira Allah tuzakları bozmakta en hayırlısıdır".
Bu kavga böyle devam edecek gibi görünüyor.
Eh.
Ailenizi neden herkese anlatıyorsunuz ki, neden sorunlarınızı sokaklara saçıyorsunuz ki.
Anladım.
Hayırlı olsun.
Kol kırılır el içinde kalır.