Zilzal
Müheymin olan Allah, yeryüzünü insan için âdeta bir beşik yapmış. Müşfik, hafïz bir anne gibi himaye ve muhafaza ediyor. Kilometrelerce hızla dönen Küre-i Arz gemisini kainat denizinde insanı incitmeden, insana hissettirmeden suhuletle yüzdürüyor.
Allah, insanları yarattığı gibi cömertliği ve misafirperverliğiyle en güzel şekilde ağırlıyor. Rahmaniyetiyle kulları arasında ayrım yapmadan yedirip içiriyor, giydiriyor, muhafaza ediyor, terbiye ediyor. İnsan nisyana mübtela olduğu için ekseriyetle kimin misafir, kimin ev sahibi olduğunu unutuyor.
Rabb’ine şükretmekten gaflet ediyor, haddini aşıyor. Takva üzerine tesis edilmiş yeryüzünde bütün mahlûkat edebiyle Rabb’ine ibadet ederken sınırları zorlayan insana Allah, toprak unusuru vasıtasıyla zelzele gibi afetlerle yaptıklarının yanlış olduğunu haber veriyor.
Geçtiğimiz gün İstanbul’da yaşanan zelzele, akıl sahiplerine kıyamet zelzelesinden haber verdi. Kıyamet gününün provası gibi olan bu zelzele için uzmanlar, her zamanki gibi zâhire bakarak biriken enerjinin fay hatlarını kırdığını söylüyor.
İnsandaki edeb, hayâ ve ahlâk hattının çatlayıp kırılmasını, günah ve isyânların çoğalmasıyla biriken enerjinin yerin altındaki fay hattlarının kırılmasıyla tezahür ettiğini göz ardı ediyorlar. Büyük İstanbul depreminin ne zaman olacağı tartışmaları yoğun bir şekilde yapılırken her depremden sonra olduğu gibi evlerin sağlamlaştırılması, kentsel dönüşüm vs. hararetle savunuluyor.
Kalıcı çözümler için adım atılamadığı gibi bir iki hafta sonra yine unutulacak gibi görünüyor. Onun paralelinde musibet zamanları Allah hatırlanıyor, rahata erdikten sonra Allah unutuluyor. Evlerimizi depreme karşı sağlamlaştırdığımız, sarsıntılara karşı dayanıklı hâle getirdiğimiz gibi kalp evimizin kolonlarını Kur’ân ve sünnetle sağlamlaştırmamız; günah, şüphe, imansızlık gibi kalbimizi zebûn kılan çatlakları onarmamız gerekiyor.
İmanımızı taklidi imandan tahkiki imana çevirerek kavileştirmemiz gerekiyor. İnsanı yaratan, hayat veren, nimetlerle perverde eden; yerin, göğün, kainâtın, her şeyin sahibi olan Allah’tan gaflet etmek en büyük hüsran, deprem, yıkımdır.
Depremlerin özellikle müslümanların başına gelmesi, onları daha bu dünyada gafletten alıkoymak, namaza niyaza uyandırmak gibi çeşitli sebeplerdendir. Mümin her sıkıntının arkasında Allah’ın hikmetini, adaletini, rahmetini görerek Allah’a tevekkül eder.
Her yer Allah’ın mülküdür. İstanbul’u terk etmek geçici çözümdür. Gerekli tedbirleri alıp Allah’a dönelim. Güneş batıdan doğmadan evvel tövbemizi edelim.
Artarak devam eden bu zelzeleler kıyametin öncüleridir. Dönüş ancak Rabbimizedir.