Jeofizik bilim profesörleri aynı şeyi söylemez mi!
İstanbul'da deprem oldu.
6.2 şiddetinde 13 saniye süren Silivri merkezli bu deprem hepimizi çok korkuttu.
Ben de çok korktum.
Ben evdeydim ve yatakta idim.
O kadar korktum ki, hayatımda hiç bu kadar saçmalamadım.
Önce kalktım, sonra oturdum, sonra kapı eşiği altına mı girsem dedim, sonra pencerelere baktım.
Bu saniyeler içinde geçen süreçte, kalbimin yerinin değiştiğini sanki orada bir şeyler olduğunu hissettim.
Deprem çantasını yanıma alıp, doğru nasıl hareket edeceğimi bilemedim.
Şükür ki, 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı idi ve insanlar çocukları ile okul bahçelerinde idi.
Herkes sokaklardaydı.
Başladık televizyonlardan deprem haberlerini izlemeye.
Öylesine anlatıyorlar ki sanki kıyametimiz gelmiş.
Evet, ölmek ve yaşamak arasında çok önemli yaşadığımız ama siz ne yapmak istiyorsunuz anlayamadım.
Reyting kaygısı içlerinde buram buram hissediliyor.
Her kanal, kendi tarafına göre yorumlayarak insanları korkutmaya, endişe içinde bırakmaya adeta yarışıyorlar.
Biz de zaten panik var, televizyon kanallarında sanki bizim paniğimizin artması için gayret var.
Afet planımız yok.
Acil plan durumu var mı, ben bilmiyorum.
Açık alanlarımız yok.
Azalan ağaçlar, çoğalan binalar toplanma alanlarını çalmış.
Ormanlar villa olmuş, içinde geğirerek oturan endişesiz insanlar var.
Afet zamanı toplanma alanlarımız yok.
Deprem yönetmeliğine güvenen yok,
Aile planımız yok.
Müteahhitlere güvenen yok
Bunları kontrol edenlere güven yok
Bunlara izin verenlere güven yok.
Kimse oturduğu eve güvenmiyor.
En önemlisi,
Ve en tuhafı,
Ve en kabul edilmez olanı,
Televizyon programlarında, söyledikleri birbirini tutmayan yer bilimci profesörlerin anlattıkları.
Bu adamlar, neden aynı bilimsel sonuçları anlatmıyorlar.
Ben bütün bu çaresizliğe bakarak ve üzülerek, baktım ki tansiyonum küçük.5.6 büyük 9.3 olmuş.
Deprem korkusu evet tamam, ama sonrası insan olarak çaresizliğimden hastalandım.
Sonuç olarak.
Deprem toprak ananın insanlara yüksek sesle söylediği bildirisini anlayın.
Dikkat edin artık kulağınıza fısıldamıyor bağırıyor.
Ağaçları sevin kesmeyin.
Ağaçları keserken, çocuklarınızın geleceklerini kesmeyin.
Çıkarlarınızı bir tarafa bırakın.
Herkes kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.
Devlet üzerine düşen görevi yerine getirmelidir.
Şunu bilin ki!
Bu sorumsuzluk, bu hırs ve ihtiras, çocuklarınızın umutlarına zarar verecek.