
Pammuk Prensimmm…
Prens, 9 Mayıs’ta Max platformunda üçüncü sezonuyla ekrana döndü. Pammuk Prensimmm absürt komedi türünde, bizim memlekette yapılmış en sağlam işlerden biri. İlk sezonu izlerken her bölümde kahkahalarla yerlere yatmıştım. İkinci sezon, o tadı tam veremedi ama Prens’in saçmalıklarını izlemek yine de keyifliydi. Şimdi üçüncü sezonda Prens’i Roma Güzel Sanatlar Fakültesi’nde buluyoruz. Hikaye Venedik, Roma, Osmanlı hattında geçiyor.
Giray Altınok, Ceyda Düvenci, Serdar Orçin, Aslı Tandoğan, Çağdaş Onur Öztürk hiç fire vermeden üçüncü sezonda da varlar.

Bu sezonun sürprizi yeni isimler olmuş. Binnur Kaya, Burcu Özberk, Yiğit Özşener, Tansu Biçer ve Burak Dakak… Binnur Kaya’yı Venedik Kraliçesi yapmışlar, tam yerinde bir seçim. Onun sahnelerinde o absürt hava daha da yükselmiş. Burak Dakak ise Fatih Sultan Mehmet’i canlandırıyor.
Gelelim görselliğe… Türkiye’nin ilk ‘’Virtual Production’’ stüdyosunda çekilmiş. O eski sezonlardaki fakir dekor havası gitmiş, yerine daha parlak, daha gösterişli mekanlar gelmiş. Belli ki bu defa paraya kıymışlar.
Amma velakin benim aklım hala ilk sezonda… İlk sezonun tadı ne ikinci ne de üçüncü sezonda var.
“Baba” olmak!
TRT'nin dijital platformu tabii'de 6 Mayıs'ta "Kız Babası" vizyona girdi. Başrolde Görkem Sevindik, "Şahin" karakterine hayat veriyor. İşin Aslı astarı; Görkem, aynı Görkem… Elinde silah, sert bakışlarıyla racon kesiyor. Ama bu kez yanında küçük bir kız var. Şahin, suç dünyasında tehditler savururken, bir yandan da baba olmaya çalışıyor. İki farklı dünyanın çatışması, diziyi hem samimi hem de eğlenceli bir hale getirmiş.

Normalde dram olarak izlediğimiz baba olma halleri ve mafya hikayesi, bu kez esprili ve sıcak bir dille anlatılmış. O kasvetli atmosfer gitmiş, yerine daha içten ve mizah dolu bir hikaye gelmiş.
Diğer karakterler de diziye ayrı bir tat katmış. Gülper Özdemir, Almina Keskin, Binnur Şerbetçioğlu ve Hakan Bilgin başta olmak üzere kadro sağlam. Her biri hikayeye katkısını net bir şekilde hissettiriyor, sahneler akıcı ve doğal ilerliyor.
Sanat departmanı da işini iyi yapmış. Mekanlar, dekor, kıyafetler, makyaj olması gerektiği gibi… Hiçbir şey eğreti durmuyor.
"Kız Babası" ne tam bir dram, ne de sulandırılmış bir komedi...
Met Erkekleri…
Bu yılki Met Gala'nın teması "Superfine: Tailoring Black Style". Yani Harlem Rönesansı’ndan ilham alıyor. Siyahi dandyizminin, 20. yüzyıl başlarındaki Harlem sokaklarından yükselen zarafetin ve terziliğin modern halini Met Gala’da görmemiz gerekiyordu. Ama nerdeeeee!

Kadınlar tam bir fiyaskoydu. Bu kadar yaratıcı bir temadan enfes şeyler çıkar mıydı? Çıkardı. Ama bir tane bile yoktu.
E madem kadınlar bu kadar kötü, tema da erkekler, o zaman ben de yönümü “erkeklere” çevirdim…
Tyree Henry, Valentino’nun klasik terziliğini modern bir yorumla sundu. Alton Mason, taş detaylı ceket seçimiyle Harlem ruhunu yansıttı. S.Coups, Boss tasarımı Kore esintili takımıyla özgün bir hava kattı. Colman Domingo, siyah-beyaz çizgili peleriniyle Met Gala’ya teatral bir dokunuş getirdi. Brian Tyree Henry ise retro havasıyla gecenin en dikkat çekenlerindendi.
Favorim, Damson Idris! Özel tasarım kırmızı takımı ile tam bir Harlem beyefendisi gibi yürüdü kırmızı halıda. Şovu, şıklığı, özgüveniyle geçekten gecenin yıldızıydı.