Milletin sükûnet özlemi ve gerilimi besleyen siyaset
“Canım çok şey anlatmak istiyor ama yorgunum. Beynim yorgun, bedenim yorgun. Bunca şeyi affeden kalbim bile yorgun artık…”
Bu kelimeler, bir bireyin iç döküşü gibi görünse de, aslında bir milletin hissiyatının sükûtla haykırışıdır. Yorgunluk… Evet, ama sıradan bir yorgunluk değil bu. Ne sadece gündelik koşuşturmaların yıpranmışlığı ne de fiziki tükenmişlik. Bu, bir milletin her sabah umutla açtığı gözlerinin, her akşam başka bir kaygıyla kapanmasının yorgunluğudur.
Yıllardır muhalefet bloğunun, özellikle de CHP’nin izlediği gerginlik siyasetinin halk üzerinde oluşturduğu duygusal harabiyetten söz ediyorum. Milletin moralini kemiren, umudunu törpüleyen, her meseleyi kutuplaştırma fırsatına çeviren bir muhalefet tarzı var karşımızda. Sözüm ona “demokrasi” adına, her kelimesi halk iradesine meydan okuyan çıkışlar, her hamlesi milletin değerleriyle didişen tavırlar…
GERİLİM ÜRETEN SİYASET YORGUNLUĞU DERİNLEŞTİRİR
CHP’nin son yıllarda izlediği muhalefet çizgisi, yapıcı değil; yıkıcı… Söylemler, çözüme değil krize odaklı… “İktidar karşıtlığı” üzerinden siyaset inşa etmeye çalışan bu anlayış, milletin zaten zorlanmakta olduğu sosyoekonomik şartları daha da çekilmez hâle getiriyor. Çünkü ne vakit bir umut yeşerse, ne vakit birlik mesajları yükselse, CHP’den gelen beyanlar o filizleri ezip geçiyor.
Bir siyasi partinin asli görevi, milleti korkutmak değil, ona umut olmaktır. Oysa biz CHP’den, özellikle de son dönemde, sadece öfke, ayrımcılık, karamsarlık ve kutuplaşma dili duyuyoruz. Ekonomik reformların gölgesini bile görmeden “çöküş” naraları atmak, Dış politik başarıları küçümseyip halkın moralini baltalamak, Milletin iradesine “yanlış tercih” demek… Bu siyaset tarzı, yorgunluğu besliyor ama umudu büyütmüyor.
Buna mukabil, Cumhur İttifakı’nın yıllardır sergilediği duruş, elbette kusursuz değil; ancak rotası belli, pusulası millettir. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde yürütülen siyasi çizgi, krizler karşısında soğukkanlı, çözüm odaklı ve halkı merkeze alan bir anlayışı temsil ediyor. Zaman zaman ekonomik türbülanslar yaşansa da, bu sürecin içinde istikrarı koruyan, devleti ayakta tutan bir irade var.
Bugün vatandaş biliyor ki; her şeye rağmen bir çatı var başında, bir irade var ardında. Ve en önemlisi: Bir muhalefetin savurduğu gibi, bir sabah kalktığında devletin altüst olacağı bir Türkiye yok artık.
Tam da bu istikrarın ve kararlılığın bir yansıması olarak, yıllardır bu milletin bağrında kanayan bir yara olan terör meselesinde tarihi bir dönüm noktasına gelindi. PKK’nın silah bırakma kararı, sadece bir güvenlik zaferi değil, aynı zamanda toplumsal barışın temellerinin yeniden atılmasıdır. Bu sürecin mimarları arasında, devlet aklını millet iradesiyle harmanlayan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve millî birliğin bekçisi olan Sayın Devlet Bahçeli vardır. Onların dirayetli duruşu, hem dağlarda silahları susturmuş hem de şehirlerde annelerin dualarına karşılık olmuştur. Bu kazanım, lafla değil; emekle, inançla ve kararlılıkla elde edilmiştir.
GERİLİMLE DEĞİL GÜVENLE İNŞA EDİLEN GELECEK
Bu ülkenin en temel ihtiyacı gerilim değil; güven, huzur ve istikrar… Halk artık laf kalabalığıyla, meydan nutuklarıyla, sosyal medya çığırtkanlıklarıyla kandırılacak bir halk değil. Millet, hizmete bakar; birliğe, beraberliğe, kararlılığa bakar.
CHP’nin siyaseti, sadece iktidara değil, topluma da muhalefet ediyor. Dindar olanı ötekileştiriyor, geleneksel olana mesafe koyuyor, yerli ve millî olana “modası geçmiş” diyor. Bu üstten bakış, toplumda biriken yorgunluğun asıl sebeplerindendir.
BU MİLLET GERİLİMLE DEĞİL UMUTLA YÜRÜR
Yorulduk, evet… Ama pes etmedik. Çünkü biz, hangi badireden sonra ayağa kalkmadık ki? Cumhur İttifakı’nın çatısı altında, birlik ve beraberlik duygusunu yitirmeden, yeniden ayağa kalkmanın eşiğindeyiz. CHP’nin bu sürekli muhalif ve gerilim üreten söylemine karşılık, biz bir kez daha suskunlukla değil, sabırla cevap vereceğiz. Çünkü biz, sesimizi sandıkta duyurmayı biliriz.
Yorgunuz belki ama umutsuz değiliz. Zira bizim yorgunluğumuz, teslimiyetin değil; yeniden ayağa kalkışın, daha güçlü bir geleceğe yürüyüşün habercisidir.
Ve evet;
“Yorulduk ama pes etmedik. Çünkü yarın, bugünden daha güzel olacak inancı, kalbimizin en derininde hâlâ çarpıyor.”