Nefis ve malını Allah'a satmak
Dünyadaki en güzel sözleşme, en büyük, en kârlı ticaret Tevbe Sûresi 111’dek “Allah, müminlerden nefislerini ve mallarını karşılığında cenneti onlara vermek suretiyle satın almıştır” âyetidir. İman eden bir kul doğrudan doğruya Allah’a biat etmiş, bu sözleşmeyi kabul etmiştir Bu sebeple verdiği sözü yerine getirmeli, anlaşmanın şartlarına riayet etmelidir.
Müminin anlaşmaya uygun davranması için önce Allah’ın, kendisine nimet olarak verdiği cisim, kalp, ruh, akıl, göz gibi cihazların kendi mülkü olmadığını, emanet olduğunu, ibahe olduğunu yani kulun geçici bir süre faydalanması için kendisine verildiğini idrak etmelidir.
Kendi mülkü değildir, zira onları idare etmekten dahi acizdir. İnsan için nimetin devam etmesi nimetten daha ehemmiyetlidir. Devamı olmayan nimet insana geçici bir lezzet verse de daimi bir azaptır. Çok fırtınalı, her an değişen, fâni olan dünyada verilen bu nimetlerin bâkiye dönüştürülmesi için onları hakiki sahibine satmak gerekiyor.
Bu satış sonunda her mümin için, içinde hiçbir gözün daha önce görmediği türlü nimetlerle donatılmış, en büyük nimetin de rüyet-i Cemali İlahi olduğu, beş yüz senelik mesafe olan Cennet mükafat olarak verilecektir. Daha önemlisi de Allah’ın rızasını kazanmaya vesile olacaktır.
Allah vaadinden dönmez. Yeter ki, anlaşmaya sadık kalınsın. Nefis ve malımız Allah’a nasıl satılır öğrenmek istiyorsak Kur’an ve sünnete müracaat etmemiz gerekiyor. Allah’a satmak demek O’nun istediği şekilde kullanmak demektir. Meselâ göz nimeti kainat kitabını ve Kur’an’ı okuyarak tefekküre vesile olmak gibi hususlar için insana emanet edilmiş Onu haramlara bakarak manen kör edemeyiz.
Kulak kainatı ve Kur’an’ı, helâl sesleri dinlemek için verilmiş haram seslerle meşgul edip onu manen sağır edemeyiz. Diğer bütün uzuvları da harama sarf ederek manen öldüremeyiz. Mülk sahibinin istediği şekilde kullanmalıyız, aksi takdirde tüm verilenler cehennem kapılarını açan birer anahtar hükmüne geçecek ve kulu helâkete sürükleyecektir. Çoğu insan bu alışverişte, bu satışta nefsine uyup başarısız oluyor fakat helâl dairesi geniştir harama girmeye lüzum yoktur.
Hadis-i Şerifte emin ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehlinin peygamberler, sıddıklar şehitler ve salihlerle haşredileceği belirtiliyor. İnsanlarla olan alışverişlerimizde güvenilir, ölçüde tartıda hile yapmamamız gerektiği gibi Allah ile olan ticaretimizde de maddi ve manevi bütün uzuvlarımızı kullanırken Kur’an’ın ve sünnetin ölçülerine riâyet etmemiz gerekiyor.
Allah her bir ferdin duygularını, azalarını, cihazlarını hassas mizanlarla, ölçülerle yaratmıştır. Bir kul, sahib-i Hakikisini tanımak için yaratılan bu nimetleri sırat-ı müstakim üzere kullanmayıp onları işlevsiz hale getirip bozduğu takdirde zulme sebebiyet verdiği için mahkeme-i Kübra’daki mizanda da sıkıntılar yaşayacaktır.
Nefsini ve malını sırat-ı müstakim üzere olup Allah’a satan bir mümin inşallah emin ve dürüst ticaret ehli gibi peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber haşredilip cennete girecektir. Çünkü son nefesine kadar emanete en güzel şekilde sahip çıkmıştır. O halde bu ticareti en iyi şekilde yapmak için gayret edeceğiz.
Biz her şeyimizle Allah’a aidiz. Hayatımız da, ölümümüz de âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.