İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Tıklanma uğruna kaybolan insanlık

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Dijital dünyanın ticari malzemesi olduk. Değerlerimizin, hissiyatımızın, kimliğimizin hiçbir önemi kalmadı. Sadece etkileşim almak uğruna, farklı mecralarda kimliğimizin ve benliğimizin çok ötesinde, başka yansımaların esiri olmuş durumdayız. Algoritmanın etkileşimi bizi teslim almış durumda. Daha fazla görünür olma uğruna ilkelerimizden, vicdanımızdan ne de çok ödün veriyoruz...

Hiç bu kadar kirlenmemiştik. Bir şeyin çok izlenmesi, onun kaliteli ve iyi olduğu anlamına gelmiyor. İnsani değerlerin kaybolduğu bu mecrada, birilerinin sadece birkaç saniye bizim paylaşımımıza kalmış olması ya da bir tuşa dokunması – ve bunun karşılığında bir miktar da maddi kazanımda bulunmak – bizim için her şeyden daha önemli hale geldi.

Aslında çok büyük bir sosyal depremin enkazı altındayız. Büyük bir yıkımdayız ve bunun farkında bile değiliz. Belki başımızı kaldırıp kendi sayfalarımıza daha dikkatli baktığımızda, kendimize soracağımız ilk soru şu olacak: “Sahi, bu ben miyim?” Ya da: “Hangi ara bu kadar değiştik?”

Özellikle belli sosyal medya mecraları tamamen bu konsept üzerine kurgulu. Kalitesizliğin, cinsel pazarlığın, şehvetin ve nezaketsizliğin – daha doğrusu küfürbazlığın – zirve yaptığı mecralar... Hep söylerim: Tabii ki yasaklar kulağa hoş gelmiyor. Ancak sosyal disiplin hepimiz için her zaman olmalı. Dijital dünyada bu kontrol büyük oranda kaybolmuş durumda.

Oysa ki her vicdanlı bireyin bu sosyal disipline dair bir tepkisi, bir beklentisi olmalı. Bugün bu enkazın altında biz kalmamış gibi görünsek de, bunun ailemize ve gelecek nesillerimize yansıması ve faturası çok daha ağır olacak. Bu bir sosyal dönüşüm değil; bu, sosyal bir yıkım. Bu, dijital bir gelişim değil; bu, büyük bir felaket.

Durup kendimize sormalıyız belki de... İnsani muhasebemizdeki en acı sorulardan biri: “İzlediklerimizden mi, sustuklarımızdan mı sorumluyuz?” Bu paylaşımları sadece bizim yapmamış olmamız, sorumlu olmadığımız anlamına gelmiyor. Hepimizin toplumla, insanlıkla, vicdanımızla bir muhasebesi olmalı. Ve hepimize bedeli çok ağır olan bu vicdani duruma karşı, hassasiyetlerimizi korumalıyız.

Birkaç beğeni daha almak uğruna kimliğimizden ve değerlerimizden asla taviz vermemeliyiz.

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...