İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Edeple Gelen Lütufla Gider

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Yaratılan her bir şey, ne için yaratıldıysa o şey için çalışıyor. Vazifesini eksiksiz bir şekilde neşe ve şevk ile yerine getiriyor. 

Zerreler "Bismillah" diyerek kendilerine yüklenen programı aksatmadan uyguluyorlar. Seyyareler, Şems'in etrafında pervane olup kendilerine belirlenen yörüngede hadlerini aşmadan sema denizinde yüzüyorlar.

Denizler sınırlarından taşmıyor ,tatlı ve acı su birbirine karışmadan ibadet ediyorlar. Allah'ı hamd ile tesbih ediyorlar. Bütün mahlûkat edebiyle vazifelerini ifâ ediyorlar. İnsan ise farklı.

Çoğu kez vazifesini aksatıyor, savsaklıyor veya isteksiz, şevksiz, yarım yamalak yapıyor. Vazifesi, kâinatın yaratıcısını tanımak, O'nun varlığına ve birliğine, şeriki olmadığına, yakîn bir iman ile şeksiz, şüphesiz anlayarak iman etmek ve O'na, başta namaz olmak üzere ibadet etmek iken haddini aşıyor.

Vazifesi dışında vazifelerle meşgul olarak edebe muhalif hareket ediyor. Ubudiyet dairesinde kalması gerekirken görev tanımının dışına çıkıp Allah'ın rububiyetine karışarak Rabbi'ni kızdırıyor. Kendini kıymetten düşürüyor. 

Rızık vermek Allah'a aittir, insana değil.Allah Kur'an'da rızka kefil olduğunu bir çok yerde ifade ediyor. "Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Âkibet takvalılarındır", buyurarak kendisi için kıymet ifade eden şeyin ibadet ve takva olduğunu vurguluyor. Hakiki iman sahibi vazifesini yaptıktan sonra Rabb'ine teslim olur, O'na tevekkül eder. Bitmez tükenmez bir hırsla rızık kazanma peşine düşen, hakiki vazifesi olan namaz ve ibadeti terk eden insan hüsrana uğrar. Zira bu davranışı Allah'a itimad etmeyişinin, O'nu itham etmenin bir neticesidir. Başta namaz olmak üzere ibadetlerini yapıp başkalarına yük olmamak için insanın çalışması ise Allah'ın sevdiği bir iştir, ibadettir, sünnet üzere yaşamaktır. 

Rızık elde etmek için çalışma hususunda olduğu gibi bütün işlerde ölçülü olmak, vasat olmak sırat-ı müstakim üzere olup haddi aşmamak edebdir. Edeb, ubudiyet dairesinde kalıp Rabb'inin vazifesine karışmamaktır. Edeb, sünnete muvâfık hareket etmek,

Efendimiz'in (sav) yolundan gitmektir. Edeb vasat olmak, emrolunduğun gibi dosdoğru olmaktır. Bu dünya misafirhanesinde misafirhane sahibinin müsaade ettiği ölçüde ve O'nun istediği şekilde farz ibadetlerini yerine getirip günahlardan titizlikle kaçınarak, nefis ve şeytanla mücadelesini en iyi şekilde yapan, takva sahibi müttaki olan ve O'nu görüyormuş gibi ibadet eden muhsinlerle, Allah beraber olduğunu söylüyor. 

Sünnet-i seniyye dairesinde, edebiyle vazifesini yapan bir âbid, ebed yolculuğunda Allah'ın lütuflarına mazhar olur. O'na yakîn bir iman ile O'nu görüyormuş gibi ibadet edebilmek, imanın lezzetini alabilmek, mutedil bir hayat yaşayabilmek, bununla beraber rızasını kazanabilme bahtiyarlığına erişmek ve rü'yetini görebilmek Allah'ın sayısız lütuflarındandır. 

Edeble gelen, lütufla gider.

Bu lütuflara mazhar olmak, müttaki ve muhsinlerden olabilmek, Allah ile beraber olabilmek duâsıyla.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...