Süte su katan insanlar!
Ağaçlarla yan yana, göz göze, diz dize yaşadığımdan beri utanır oldum.
Ağaçlara kollarımı aça aça sarılmak varken güneşe şöyle uzanmak varken içimdeki telaş niye ki.
Telaşın adı da iş yapmak, iyilikler yapmak, yapmamız gerekenleri yapmak değil mi?
Halbuki.
Köklerinden emin tüm canlılar, ağaçlar, bitkiler, kuşlar, böcekler, çiçekler, yosunlar, rüzgarlar, mevsimler, hepsi şu anda iyi kalbimin karşılığında misafirim.
Evimde, bahçemde, sokağımda, kalbimde ve kollarımın arasında misafirim oldular.
Çok şükür.
Günüme hep çiçekler aça aça gelirler.
Ama zaman, insan denen canlıya maalesef başka akıyor.
Zaman!
Ve insanlar çok değişti.
Kötülükler ve fesatlıklar dünyası sanki.
Bir insanın anlaması gereken en önemli şey, ona yapılan iyiliği anlamasıdır değil mi?
İyilikten anlamayan insan, hayatta daha başka ne anlayabilir ki.
Peki bu insan için, kötü insan diyebilir miyiz?
Bal gibi deriz.
Evet o insan kötüdür.
Süte su katan insanlar gibi, senin yaptığın iyiliğe, kötülük katan insanlar var.
Hemen insanı satıveriyorlar.
Kendi ederi beş kuruş bile etmediğinden, senin ederini de, değerini de bilmiyorlar.
Kötülüğün sınırlarını zorluyorlar.
Kirli bir tencereye uymak için yuvarlanan hiçbir suyun paklayamayacağı kapaklar misali, yuvarlanırlar.
Kim bilir, teneşirin paklayacağı günü bekliyorlardır.
Anladım ki sadece dışınızı değil, aslında içinizi yıkamanız gerekiyor.
Kalplerinizi, dezenfekte etmeye ihtiyacınız var, ne dersiniz.
O kadar kötü ve o kadar yalancı ve fesat insanlar var ki.
İnanın.
Kendilerine söyleyecek yalanları bile kalmayan insanlar var.
Yalandan tükendiler.
Yalanla sigortalandılar.
Eh hokkabazlar, sihirbazlık yapanlardan daha değerli gibi görünüyor değil mi?
Hiç öyle sanmayın.
Allah'ın adaletini bilmeyen, Allah'ı bilmeyen, sevabı ve günahı bilmeyen insanlar da hesap verirler.
Olsun.
Öğrenelim tatlım lütfen.
Çırılçıplak üşüyerek yaşamayı öğrendiysen içinde baharlar seni ısıtır.
Öğrenmen gerekenleri öğrendiysen, hayat sana kolay.
Her şeyin zamanı var, gör.
Hayatın döngüleri var, gör.
Hiçbir nankörlüğe canını sıkmamayı, gör.
Geniş nefes almayı bil,
Kendine açtığın iyilik alanını bil.
İnsanları sağ ya da sol çapraza koymayı öğren.
Çıkamaz dedikleri odalardan, şarkı söyleyerek çıkmayı öğren,
Mevsimi sana uymayan insanlarla mücadele etmeyi öğren.
Tabiat ile kucak kucağa yaşamayı öğren.
Aaaa..
Kolumda yine çiçek açmış bak.
Diyeceksin.
Funda'nın aklındakiler…
... Muhteşem sesli ve iyi şarkıcı Dilan Çitak.
Polislerin, dur ihtarını dinlememiş, polisin üstüne arabasını sürmüş.
Ve o kadar zorlamış ki, polis silah çekerek ve dur ihtarı yapmak zorunda kalmış.
Görüntüler ortada ve çok açık.
Herkes gördü ve anladı.
O sıcak havada, insanın dayanamayacağı sıcaklıkta sokakta saatlerce çalışan polisler, ve soğuk kliması altında arabasında oturan insanlar.
Ve.
Bu insanın, can ve mal emniyeti ve düzenini sağlamaya çalışan polise yaptıklarına bakın.
Açıklamalarını dinledim.
Korkunç ve saçma sapan.
Bu ortamdan kaçayım demiş, yahu polisten kaçamazsın.
Neredeyse polis bedeni ile benim arabamın üstüne, kendini sürdü diyecek.
Anlaşılıyor ki, otorite dinlemiyor.
Babası ilk başta direnmekte, sonrası aynı noktaya gelmekle ne kadar haklı imiş.
Funda'nın aklındakiler…
... Acun IIlıcalı
Birisi ile, herhangi bir nedenle uğraştığını, ona taktığını hiç görmedim.
Yanında 4.5 seneye yakın çalıştım ve kanalın sahibi ve patronudur.
Defalarca toplantı yaptık.
Kimse ile ilgili haber yapın dediğini, yemin ederim, hiç duymadım.
Tam tersi birisi rahatsız oluyorsa ve bu konu ona ulaştı ise, yapmayın, konuşmayın dediği olmuştur.
Yaşadım ve biliyorum bana güvenin.
Böyle bir anlayışı, böyle bir kafa yapısı ve vakti zamanı olan bir adam da değildir.
Yani itişip kakışmayı seven bir adam değildir.
Bakın ben kanaldan ayrılmış biri olarak yazıyorum.
Demem o ki.
Şahan Gökbakar haberleri, onun haberi olmadan, ya da ne nedenle yapılıyor gerçekten anlayamıyorum.
Sahan Gökbakar haberinin seslendirmesi, yayın akışı, evini barkını konuşmak, döndürüp döndürüp ciyak ciyak söylemek…
Güzel değil.
Asla ama Acun'un değildir.