Şükürsüzlük
Rahmetinin tüm meyvelerini canlıların hiçbirini birbirinden ayırt etmeden önlerine cömertçe seren ve bütün varlıkların sonsuz teşekkürlerine hakkıyla lâyık olan ve şükredenlere ikram ve ihsanını ziyadeleştiren Rahman, Rahim, Cevvad ve Şekûr olan Allah'a zerrât-ı kâinat adedince şükürler olsun.
Sonsuz cömertliğini hikmetiyle cem'eden Hakîm olan Allah cümle eşyada en hafif, en faydalı, en kısa ve en kolay yolu takip eder, israf etmez ve faydasız iş yapmaktan münezzehtir.
O Cevvad-ı Hakîm kullarına da "Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz" âyeti ile muktesidâne hareket etmelerini emrederek hikmet dersini verir. Kâinatta da hikmetli işler yaparak kuluna iktisatlı davranmayı öğretir.
Bir ağacı tohumunda saklar. Tüm bilgileri insanın küçücük kuvve-i hâfızasında hıfz eder. Canlıların uzuvlarına onlarca vazife yükler. Kâinatı insanda, Kur'an'ı Fatiha'da, Fatiha'yı Besmele'de ve cümle ibadetleri namazda derc eder.
Sayısız hikmet numuneleri ile Hakîmiyetini gösteren ve kullarını sayısız nimetlerle donatan Allah verdiği o nimetlerin mukabilinde bizden şükür istiyor. Şükrün ölçülerinden biri de iktisattır ki, yalnızca dil ile Allah'a teşekkür etmek o nimetin şükrünü eda etmeye yetmez. Verilen her nimet kendi cinsinden şükrü iktiza eder. Nimeti verene şükredilmediği takdirde" Şükrederseniz nimetimi artırırım, nankörlük ederseniz azabım çetindir" âyeti mucibince o nimetler kulun elinden alınır.
Şükürsüzlüğün revaç bulduğu, şükrün unutulduğu âhir zamanda fitnelerin en ehemmiyetlerinden olan açlık, ehl-i imanı derd-i maişet sarhoşluğuna düşürerek maneviyatını arka planını arttırıp Rabbi'ni unutturuyor.
Bu musibetin en büyük sebebi nimetleri yok sayıp nimeti verene nankörlük etmek ve şükürsüzlüktür. Ekserisi Müslüman olan toplumda bu hastalık umumi hale gelmiş. Ailede, içtimai hayatta medeniyet perdesi altında televizyon, sosyal medya telkinleriyle giderek daha da ziyadeleşiyor, bereket kalkıyor.
Şükürsüzlüğün beraberinde gelen maişet derdi bahane edilerek dilencilik, hırsızlık ve anarşi normalleştiriliyor.
Başımıza gelen tüm musibetler kendi ellerimizle yaptıklarımız yüzündendir. Allah'ın emir ve yasaklarına riâyet etmek, iki vakit ortasında verilen tüm nimetlere şükrün göstergesi ve en ehemmiyetli ibadet olan namazı ikame etmek, Ramazan orucunu tutmak, zekât müessesesini çalıştırıp faizi terk etmek, isyan ve günahlardan tövbe ve istiğfar ederek dergâh-ı İlâhiye iltica etmek bu musibeti ortadan kaldıracaktır.
Bizi kurtaracak yine Allah'ın merhametidir.