Aile; kalbin ve bilimin kesiştiği yolculuk
Aile, hepimizin hayatındaki ilk aynadır. İnsanın gelişiminin ilk okuludur. Çocuk, dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren anne ve babasının yüzünde kendi varlığının yansımasını görür. Psikoloji bize şunu söyler: Sağlıklı bir bireyin temelinde güvenli bir bağlanma ve koşulsuz kabul vardır. Bu bağın temeli de ailede atılır. Aile, bireyin psikososyal gelişiminde en temel bağlamı oluşturur. Gelişim psikolojisi araştırmaları, çocuğun erken dönemde kurduğu ebeveyn ilişkilerinin hem kişilik yapılanmasını hem de yaşam boyu sürecek sosyal uyumunu belirlediğini ortaya koymaktadır.
BİZDEN EN ÇOK NEYİ BEKLER?
Bugün teknolojinin, hızlı yaşamın ve toplumsal baskıların arasında anne-baba olmak hiç olmadığı kadar zor. O zaman bir düşünelim. Gün sonunda çocuğumuz bizden en çok neyi bekler? Uzun nasihatler mi? Büyük ödüller mi? Hayır. Onun istediği şey, göz göze gelmek, dinlendiğini hissetmek, kucaklanmak… Çocuk için güven duygusunun en büyük kaynağı, anne ve babasının yanında olduğuna dair sarsılmaz inançtır. Çocuğunuzun gözlerinin içine şefkatle bakın, en saçma sorularını bile ciddiye alarak cevaplayın, hayal kurmasını doğrularla bölmeyin. Onu çizdiği resimde ki ağaçlar mor, gökyüzü yeşilse bırakın öyle kalsın. Daima açık bir iletişim kurun. Duygularınızı ifade edin, bastırmayın ki o da duygularını tanısın. Başarı gibi herhangi bir koşula bağlamadan sevin, olduğu insanı kucaklayarak her yönü ile kabul edin. Mukayese etmeyin. Kendini özgün ve özgürce ifade etmesine izin verin. Sorumluluk verin. Kararlarını küçümsemeyin. Yaşıtları ile etrafında siz olmadan sosyalleşmesine izin verin. Ona güvenin. Çocuklarınızın dert ortağınız olmadığını unutmayın. Özellikle eşinizle tartışmalarınızda ondan taraf olmasını beklemeyin. Eşinizi çocuğunuza kötülemeyin. Unutmayın ki yaptıklarınız veya yapmadıklarınız evladınızın psikolojik yatırımıdır. Çünkü çocuklar değerlilik duygusunu anneden, yeterlilik duygusunu babadan alırlar.
“DEMOKRATİK EBEVEYNLİK”
Anne-baba olmak, yalnızca bakım sağlamak değil; aynı zamanda çocuğun duygusal ihtiyaçlarını fark edebilmek, sınır koyarken aynı zamanda koşulsuz kabul gösterebilmek anlamına gelir. Psikoloji literatürü, “otoriter” ya da “ihmalkâr” ebeveynlik tutumlarının çocukta kaygı, düşük benlik saygısı ve davranış sorunlarına yol açabileceğini göstermektedir. Buna karşın “demokratik ebeveynlik”, hem sınır koymayı hem de çocuğu bir birey olarak değerli görmeyi içerdiği için psikolojik açıdan en sağlıklı model olarak kabul edilmektedir. Çocuğu bir birey olarak ciddiye almak, ama ona rehberlik etmeyi de ihmal etmemek. Mesele sevgiyle sınır arasında bir denge kurmaktır. Çünkü bir çocuğun gelecekte nasıl bir yetişkin olacağı, büyük ölçüde anne ve babasıyla kurduğu ilişkiye bağlıdır.
“KARŞILIKLI ÖĞRENMENİN VE DÖNÜŞÜMÜN MERKEZİ”
Ebeveyn olmak, kitaplardan öğrenilen bir bilgi değil; yaşarken, hata yaparken ve en çok da çocuklarımızdan öğrenerek ilerleyen bir yolculuk. Hepimiz isteriz ki çocuklarımız mutlu, özgüvenli, güçlü bireyler olsun. Aslında sorsalar hiç düşünmeden onlar için canımızı veririz. Ama çoğu zaman hayatın telaşında o şefkat dolu sevgiyi vermeyi unuturuz. Sonuç olarak, anne-baba olmak psikoloji biliminin perspektifinden bakıldığında bir süreçtir. Bu süreçte ebeveynler yalnızca çocuklarını büyütmez; aynı zamanda kendi psikolojik esnekliklerini, empati kapasitelerini ve duygusal zekâlarını da geliştirirler. Yani kendi ruhsal yolculuğumuz dur. Aile, bu anlamda, hem çocuğun hem de yetişkinin ruhsal gelişiminde karşılıklı öğrenmenin ve dönüşümün merkezidir.
Sonuç mu? Aile, sadece çocuk için değil, anne-baba için de bir okuldur. Psikoloji bunun kurallarını anlatır, ama yolun asıl rehberi kalptir.