İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

CHP’de kahramanlar ve hainler: Abartının siyaseti

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Siyaset biraz da esneme sanatıdır; şartlara, konuma, zamana göre manevralar yaşanabilir. Ama bunun da bir hududu vardır. CHP’de ise bu esneklik çoğu zaman hudutları aşıyor; siyasetin doğal dalgalanmasından çıkıp bir abartı sarkacına dönüşüyor. Bir figür sahneye çıktığında göklere çıkarılıyor, kahraman, kurtarıcı, hatta mesih ilan ediliyor. Aynı figür, en küçük başarısızlıkta bir anda hain, iş birlikçi, hatta düşman safında gösteriliyor.

Bu durum, yalnızca günümüz siyasetinin bir tezahürü değil. Tarih boyunca toplumların kahramanlara yüklediği anlam, sonra onları yok edişi bize aynı döngüyü anlatır. Eski Yunan trajedilerinde kahraman önce Tanrısal özelliklerle kutsanır, ardından en küçük zaafı yüzünden yıkıma uğrar. CHP’nin iç siyasetinde yaşanan da tam olarak budur: “Hubris”ten, yani abartılı yüceltmeden gelen trajik düşüş.

“PİRİMİZ”DEN “HIRSLI İHTİYAR”A KEMAL KILIÇTAROĞLU

2010’da Deniz Baykal’a kurulan komplonun ardından sahneye çıkan Kemal Kılıçdaroğlu, salondaki gözyaşları eşliğinde karşılandı. Yolsuzlukların üzerine korkusuzca giden dürüst bürokrat, adeta halkın özlediği “temiz lider” figürü oldu.

13 yıl boyunca 11 seçim kaybetti. Ama 2023’te altılı masanın cumhurbaşkanı adayı olunca methiyeler yeniden başladı: “Demokrat, özgürlükçü, emekçinin yoldaşı, dostun güveni, düşmanın korkusu…” Tarih değişiyor, Erdoğan dönemi kapanıyordu.

28 Mayıs gecesi tablo tersine döndü. O güne kadar “Pirimiz” diye anılan Kılıçdaroğlu bir anda “yaşlı, hırslı, beceriksiz” ilan edildi. Oysa birkaç hafta önce kahramanlaştıran yine aynı kitleydi. Bugün yeniden genel başkanlığa dönme ihtimali konuşuluyor. Dönerse, kuşkusuz yeniden göklere çıkarılacak.

Bu döngü, tıpkı Roma’da Sezar’ın başına gelenlere benziyor: Dün “Roma’nın kurtarıcısı” denilen Sezar, bir sonraki gün “diktatör” damgasıyla senato kürsüsünde hançerlendi. CHP’nin Kılıçdaroğlu ile ilişkisi de aynı iki uçlu kaderi barındırıyor.

KAHRAMANLIKTAN BÖLÜCÜLÜĞE MUHARREM İNCE

2018’de cumhurbaşkanı adayı olduğunda meydanları sallayan Muharrem İnce, gerçek bir “halk tribünü”ne dönüştü. Fizik, matematik, şiir, dava adamlığı… Partililer onu iktidara yürüyecek lider olarak gördü.

Seçim gecesi “Adam kazandı” dediğinde ise kahramanlıktan hainliğe geçen ince çizgiyi aşmış oldu. Genel başkan olmak istedi, başaramadı. Kendi partisini kurdu, bu kez “bölücü” ilan edildi. 2023 seçimlerinde aday olduğunda aynı CHP’liler tarafından hedef tahtasına oturtuldu. Ardından kasetlerle vuruldu ve yarıştan çekildi.

Bugün yeniden CHP’ye döndü. Dün hain dedikleri İnce’ye şimdilerde “muteber” muamelesi yapılıyor. Bu, Ortaçağ Avrupa’sındaki “günah keçisi” ritüelini hatırlatıyor: Toplum, tüm günahlarını bir figürün üzerine yüklüyor, onu çöle sürüyordu. Sonra yeni bir dönemde aynı kişiye yeniden ihtiyaç duyduğunda onu geri çağırıyordu.

 

İSTİKRARSIZ ÖVGÜLER HIZLI YARGILAR

CHP’de kahraman yaratma ve hain ilan etme kültürünün örnekleri saymakla bitmez. Dün “Topuklu Efe” diye yüceltilen Özlem Çerçioğlu, bugün aynı partililer tarafından “hain” olarak anılıyor. Bir dönem partinin “akil adamı” kabul edilen Gürsel Tekin, bugün “AKP iş birlikçisi” damgası yiyor. Deprem sonrasında yetersiz diye hedef tahtasına oturtulan Lütfü Savaş, aday gösterildiğinde kahramanlaştırıldı; seçimi kaybedince yeniden hain ilan edildi. Mansur Yavaş, dün “cumhurbaşkanı adayı” payesiyle göklere çıkarıldı, bugün ise arada kalmış durumda; her an yeniden kahraman da olabilir hain de. Ekrem İmamoğlu ise bir zamanlar “Atatürk’ü aşacak lider” olarak sunulurken, bugün unutulmaya yüz tutmuş durumda; yarın, davalarının gölgesinde en hafifinden “hırsız” yaftasına uğraması işten bile değil. Bu tablo, Platon’un Devlet’te anlattığı “gölgeler tiyatrosu”nu andırıyor. Gerçekliğin kendisi değil, duvarlara yansıyan gölgeler izleniyor. CHP’nin siyaset sahnesinde kahramanlar ve hainler de aslında bu gölgeler gibi: Abartılı birer yansıma.

CHP’NİN PUT KIRMA KÜLTÜRÜ

Asıl mesele, bireysel figürlerde değil, partinin örgütsel kültüründe. CHP, siyaseti makul ölçülerde değerlendirmek yerine duygusal aşırılıklara teslim ediyor. Put yapıp sonra put kırmak, adeta genetik kodun bir parçası hâline gelmiş.

Bu durum bize İslam tarihindeki put kırma sahnesini de hatırlatıyor. Mekke’nin putlarını yıkan Hz. İbrahim, aslında toplumun kendi elleriyle yaptığı simgeleri nasıl kolayca tapınma nesnesine çevirdiğini göstermişti. CHP’nin yaşadığı döngü de benzer: Önce liderler abartılı biçimde kutsanıyor, sonra yine aynı ellerle paramparça ediliyor.

HELVA SİYASETİNDEN ÇIKIŞ MÜMKÜN MÜ?

CHP’nin siyaset tarzı, helvadan put yapıp sonra onu yemek gibi bir çelişkiye sıkışmış durumda. Bir gün kurtarıcı ilan edilen, ertesi gün hain olarak yaftalanıyor. Oysa siyaset, ne kahraman yaratma ne de hain icat etme alanıdır.

Siyaset, Antik Yunan’ın “meden agan” dediği gibi “ölçülü olmak” sanatıdır. Abartılı övgü de abartılı nefret de siyaseti tüketir. CHP bu kültürü değiştirmediği sürece, kendi liderlerini harcamaya, kendi enerjisini boşa tüketmeye ve kendi seçmenini hayal kırıklığına uğratmaya devam edecek.

Sorulması gereken soru şudur: CHP, put yapıp put kırma döngüsünden çıkıp, kendi liderlerini ve değerlerini rasyonel ölçülerde değerlendirmeyi ne zaman öğrenecek?

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...