İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Hayat bir varmış bir yokmuş demekmiş!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bugün biraz hüznü yazmak, biraz da içimi döküp unuttuğumuz hayat gerçeğini kaleme döküp duygulara tercüman olmak istedim. Hayat ne garip değil mi? Her gün beraber olduğun, konuştuğun, çalıştığın hatta evine kahvaltıya beklediğin yada birlikte plan yaptığın bir dostunu dakikalar içinde kaybediyorsun.

Bende sevdiğim, gönlü güzellikle çarpan bir ablamı, bir Doktor hocamızı Yonca Senem Akdeniz ablamı daha Pazartesi günü henüz 45 yaşında sonsuzluk iklimine yolcu ettik. Bunları yazmak çok zor tabi. Hatta yazarken de gözlerim doluyor. Lakin ilahi takdir diyor susuyoruz.

Çok sevdiğim Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin önceki yıllardaki Başhekimi Prof.Dr.İbrahim İkizceli ve Dr.Ali Murat Duman abim sayesinde yıllar önce tanımıştım Yonca hocamı. İbrahim hocamında asistanı ve Cerrahpaşa’nın da en sevimli doktorlarından biri olmakla birlikte herkese tebessüm ettirip moral olan, çok hayat dolu, hastalarına ve öğrencilerine iyi davranan, hayvanları çok seven, onları besleyip üşememesi için çalışan, herkese şakayla takılan bazen çocuklar gibi şımarır İbrahim hocamı çok kızdırır ama hocamı da çok severdi. Ve tabi hocamda onu. Tabi Murat abime de çok takılır her defasında ona takılarak bizi güldürmesini bilirdi. İnsan birini çok severse, o da onun sevdiğini severmiş. Biz seni çok sevdik Yonca abla. En son ben hayatımda ilk defa kapalı MR’a ve Tomografiye girecektim. Tabii çekiniyorum kaçmaya bahane ararken; ‘’Napıyorsun sen deli misin ben 2-3 ay sıra bulamıyorum sana sıra gelmiş hemen giriyorsun’’ diye devam eden o güzel konuşmasıyla beni ikna etmişti. Seni seven acil ekibi senin için o kadar gözyaşı döktü ki Mustafa Şahin abimi, Sevil Kuşku Kıyak hocamı, Serap Biberoğlu hocamı, Seda Özkan hocamı, Ömer abiyi ve ismini bilmediğim tüm ekibi paramparça etti gidişin. Seni hiç unutmayacağız Yonca abla Rabbimin rahmeti seni kuşatsın inşallah.

Evet sevgili okurlarım;

Dünyanın geçici olduğunu, bu değmez dünya için kimsenin kalbini kırmaya değmeyeceğini, hep iyi olmayı tercih etmek gerektiğini her sohbetimizde bir kez daha öğreniyoruz. Dünya işleri tıpkı bir cam şişesine benzer. Elinden bıraktığın an paramparça olacak kadar değersizdir. Oysa ki ahiretlik işler elmas gibidir. Elmas yere de düşse hiç bir değer kaybetmez.

Geçici bir dünya da her gün ölmeyecek gibi yaşamak, az şükretmek veya şükretmemek, oysa ki gaye nefsine hükmetmek değil miydi? Peki geçici dünyanın esiri olmaya çalışmak niye? Senin arkandan belki bırak dua etmeyi küfürler edecek insanlar için dünya malı hırsına kapılıp daha çok para kazanmak, makam mevki kazanmak için gönül kırıyor ve hiç ölmeyecek gibi yaşıyorsun.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...