İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Gazzelilerle Mısır’da buluştuk

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Gazze’den Mısır’a geçen hasta ve yararlıların bulunduğu ailelerle hem evlerinde hem de toplandıkları mekanlarda bir araya geldik. İki yıldır medyadan acılarına ve üzüntülerine en çok da hayran kaldığımız vakarlı duruşlarına şahit olduk. Olduğumuzu sandık. Acıyı yaşayan bilir. Bu söz çok doğrudur. Onlar kadar hissedemezdik, hissedemedik belki ancak onların yaralarını sarmak için gittiğimiz bu Mısır seferi hepimize büyük şeyler öğretti. Hayme Derneği kurucusu Zehra Yılmaz ve Gönüllü Ol Derneği kurucusu Abdullah Süfürücü ile başlayan bu yolculuğumuza kıymetli Musa hocamız Mısır’da bize eşlik etti. Şunu söylemeliyim ki; tıpkı Suriye’deki gibi Türkleri gördükleri anda yüzlerindeki ifadeleri bambaşka bir hal alıyor. En çok bizlere güveniyorlar bizlere inanıyorlar. Öyle ki geleceğimizi bildikleri için özel hediyeler bile hazırlamışlar. El işi çantalardan, aksesuarlara kadar o halleriyle bize minnettarlık ifadelerini sunmak istemişler. Hatta Zehra kardeşimizin üzüntüsüne dayanamayıp bize teselli olmaya çalıştılar. Elleriyle ördükleri çantalar ve o çantaların içinden çıkan teşekkür ve sevgi ifadesi satırlar bizi daha da bir etkiledi. 

BİZ ONLARA ÇOK ŞEY BORÇLUYUZ

İnsanlığı, pes etmemeyi, topraklarına sahip çıkmayı, izzet ve şerefle İslam’a nasıl sahip çıktıklarını bütün dünyaya ölerek gösterdiler. Kalanlar arkalarında bambaşka hikâyeler gidenlerse kalplere bambaşka hikâyeler bıraktılar. Elbette onlarınki okunacak birer kurgudan ibaret değildi, tamamen gerçekti. Dokunduk, dinledik, hissetmeye anlamaya çalıştık. Güçlü duruşlarına hayran kaldık. Biz onlardan çok şey öğrendik. Hayata çok fazla anlam yüklememek gerektiğini ve uğrunda gerekirse ölünecek bir inanç ile yaşamak gerektiğini öğrendik. En azından ben kendi adıma bunu söyleyebilirim.

SÖZLER DÜĞÜM DÜĞÜM

Beni en çok etkileyen ziyaretlerimizden biri bir aile babasının çaresizliğiydi. Gazze Cebaliye’de kardeşleriyle birlikte oturduğu bina bombalamada çöküyor. Kardeşleri ölüyor. Adamcağız ailesini kurtarıyor ve bir şekilde Mısır’a geçiyor. Bu arada antiparantez şunu da söylemeliyim ki maalesef her yerde olduğu gibi Filistin’de simsarlar var. Mısır’a geçebilmek için birilerine ciddi paralar ödemek gerekiyor. Yani bu işin yeraltı işini yapanlar tarafından bu ailemiz Mısır’a geçtikten sonra baba testis kanseri olduğunu öğreniyor. Önce ameliyat oluyor sonra tedavi başlıyor. Ancak Mısır’da Filistinlilerin çalışması yasak, maddi olarak neyi nasıl sağlayacak ki hem çocuklarını doyursun hem de sağlığıyla ilgilensin. Bir babanın bir erkeğin tüm bunları anlatırken çaresizce ağlaması beni yerin dibine soktu. Hani biz Müslümanlar bir vücudun azaları gibiydik? Ne zaman duygularımız felç oldu? Bu insanlara Mısır devleti, yönetimi neden yardım etmez? Bir kez daha anladık ki Türk milletinin merhameti bambaşka. 

HANGİSİNİ ANLATAYIM?

Bombalamada gözlerini kaybeden 13 yaşındaki genç çocuk görme yetisini kaybetmiş. Ancak ameliyat ile düzelebiliyormuş haberini alınca sevindik. Diğer bir kızımız vardı adı Halime o da henüz 13 yaşındaydı ve o da bombalamada işitme yetisini kaybetmişti. Siz bu satırları okurken bu kızımızın işitme cihazı tedarik edildi ve kendisine ulaştırıldı. Küçücük çocuklar ellerini kollarını, bacaklarını kaybetmişler. Hangi birini anlatayım. Yetim ve öksüz kalışlarını mı? Başlarında bir akraba ile Mısır’a geçip Türklerin yaptırdığı binalarda yaşama tutunuyorlar. Bir genç kızımız 23 yaşında bütün ailesini kaybetmiş boncuklu Filistin temalı anahtarlık, kolye, küpe, bileklik yapıp satıyordu. Biz satış için hazırladığı üç poşet aksesuarların hepsini eline nakit para geçsin diye satın aldık. Çok mutlu oldu. Ama gözlerindeki hüzün çok belliydi. Ben bu yolculuk boyunca onları kırarım diye çok korktuğum için çok sıkı sarılamadım. Biraz mesafeli durdum sanki. Keşke daha bir sıkı sarılsaydım. Bilmem belki bu benim yanılsamam. Öte yandan bir gerçek daha; bir genç kadın beş çocuğu ile oğlunun böbrek rahatsızlığı nedeniyle Mısır’a geçebilmiş. Ancak eşi ön saflarda İsrailli teröristler ile savaştığından yaralanmış ve Gazze’de kalmış. Bu ve bunun gibi kim bilir daha ne gerçekler var. Gerçekler çok daha fazlaydı. Bu satırlara sığdırmaya gücümüz yetmez. Biraz da fotoğrafların konuşmasına izin vermeliyim. 

Gönüllü Ol Derneği Abdullah Süfürücü, Hayme Derneği Zehra Yılmaz,
Musa hoca, Ümit Gülbüz Ceylan

ONLARA SIKIŞMIŞLAR DİYORLAR

Mısır’a yaralı veya kronik hastalıkları sebebiyle geçmiş olan Gazzeliler bir daha topraklarına geri dönemediler. O yüzden de Mısır ve Gazze arasındaki bu hatlarda kalanlar sıkışmışlar olarak adlandırılıyorlar. Çünkü ne çalışabiliyorlar ne de doğru dürüst eğitim ve sağlık hizmeti alabiliyorlar. Sağlık hizmeti kalitesi Mısır’da çok düşük. Eğitim hakkından herkesin yararlanması da çok mümkün değil. Zaten maddi imkanlar yok. Ancak bağışçıların yardımları ile ayakta durabilen Gazzelilere en çok yardımın da Türklerden geldiğinin altını çizmek zorundayım. 

Öte yandan Lübnan’da da önceki sürgünlerden dolayı mülteci kamplarında kalan sayıları yaklaşık 500bine yakın. Lübnan’da durum Mısır’dan daha acı. Sınırın dışındaki Filistinliler yok hükmündeler. Bir kimlikleri yok baraka evlerde yaşam mücadelesi sürdürüyorlar. Elektrik yok hatta elektrik hatları öyle derme çatma duruyor ki her sene onlarca çocuk cereyan akımına kapılıp hayatını kaybediyor. Filistin dışındaki bu Filistinliler ayrı bir başlık konusu ve kesinlikle dikkatle üzerinde durulması gerekiyor. İnsan olan herkesin etnik, dini, milli kökeni ne olursa olsun onurlu bir şekilde yaşam hakkı var. Siyonizm denilen bu örgütlü kötülüğün dünyamıza, nesillerimize, boğazımıza ve zihinlerimize uyguladığı soykırımdan acilen kurtulmamız artık zorunludur.

ŞOFÖRÜMÜZ GAZZELİ MAHMUD

Gazzeli Mahmud ailesi ile Mısır’a geçebilmiş. Hiçbir zaman otuz yaşını göreceğine inanmamış ama şu anda otuz bir yaşında. Bizi Mısır’ın içinde bütün yolları atlaya hoplaya kelle koltukta yetiştirdi sağ olsun. Onlar ölümü yendikleri için trafik kuralları gibi şeyler önemsiz geliyor. Halimize de gülüyordu haklı olarak. Bir kızı var şimdi eşi ikinci çocuğuna hamile. Bu arada un fabrikalarını da denetledik. Anlaşmalar yaptık. Çünkü ateşkes kararı alınır alınmaz içeriye öncelikle en önemli gıda maddesi olan unun girişi yapılacak. Siz bu satırları okurken İsrail son geçen yardım tırların arkasından Refah kapısını kapattığını ilan etti. Ben çok uzun süreceğini sanmıyorum. Yeniden bir şekilde o kapıların açılması gerçekleşecektir.

Editör

Siyonizmden kurtulma seferberliği

Artık kısır tartışmalardan kurtulmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Ateşkes sağlandı evet ama hala yer yer bombalamalar devam ediyor. Bu terörist ülkenin ipiyle kuyuya inilir mi? Siyonizm denilen bu korkunç zihniyetin al aşağı edilmesi gerekiyor. En çok da Türkiye’nin bu Siyonizm ile bağını koparması gerekiyor. Çünkü Türkiye on senelerdir kılcal damarlarına kadar girmiş olan bu zehirle boğuşuyor. Ancak farkında bile değil. Bizde Siyonizmin adı açık açık konulamamıştır. Tanımlamaya kimsenin cesareti olamamıştır. Artık adına darbeler tarihi mi dersiniz, kurumların bir zümrenin elinde oyuncak olmasına mı dersiniz, resmi tarihin nesilleri iğdiş etmesi mi dersiniz ne derseniz deyin gerçek apaçık ortadadır. Siyonizm maalesef ülkemizde yüz senedir gizli bir şekilde tüm kurumlarıyla varlık göstermektedir. 15 Temmuz’dan sonra bu zihniyetten kurtulmaya çalışsak da tamamen temizlenmek hemen de mümkün görünmüyor. O yüzden hepimize büyük sorumluluklar düşüyor. Boykotu birinci sırada elden düşürmeden zihniyet dönüşümün gerçekleşmesi gerekiyor. Sivil toplum örgütlerinin bakanlıklardan proje yapmak için bütçe almak yerine 100 yıl sonraki toplumu oluşturacak şekilde uzun soluklu çalışmaların planlanması gerekmektedir. Bu noktada da akil kişilerin, bilgelerin devreye girme zamanıdır artık. Kutlu bir nesil yetiştirmek ve Siyonizmin pençesinden kurtulmak için acilen liyakati gözeten bir sistemin devreye girmesi gerekmektedir. Aksi halde bu habis sistemden; Siyonizmden kurtulmak mümkün değildir.

Bayburt Postası'ndan haber var! (Doç. Dr. Işıl İlknur Sert)

Ülkemizde bölgesel çaptaki çalışmaları ön plana çıkaran yerel basın aslında bize bizi ne kadar saf bir dille anlatıyor, değil mi? Kaçımız bu saf dile kulak veriyor acaba? Yerel basında yazan yazarların kitaba, okumaya, kütüphaneye bakışı da bir başka. Bu konuda nerede bir etkinlik olsa haber yapan yerel basın aslında haberleriyle ulusal basını da besliyor.

Bu anlamda ulusal basından yerel basına bir selam vermek çok güzel. Yerel basın örneklerinden biri olan Bayburt Postası, gezici kütüphane haberi yaparak dikkatimizi çekti ama geçmiş sayılarında kütüphanelerle ilgili çok sayıda haber de bulunuyor.

Geçtiğimiz günlerde Aydıntepe'de öğrencilerin gezici kütüphane ile buluşmasını güzel bir başlıkla haber yapan Bayburt Postası, bu çalışmaları küçümsemeden aksine değerine değer katarak anlamlı çabaların altını çizmiş oluyor. Biz de bu etkinliğe Kaymakam ve İlçe Milli Eğitim Müdürü'nün de katılmasını bilgi okuryazarlığı yönünde atılmış değerli bir adım olarak kabul ediyoruz. Daha önce de belirtmeye çalışmıştık, okuma ile ilgili etkinliklere devletin üst kademelerinde yönetici olan büyüklerin katılması, örnek teşkil etmek açısından çok önemli. Bayburt Postası'nın ve onun gibi onlarca yerel basın organının halkın nabzına dokunan bu haberleri, kitap ve kütüphane ile ilgili çalışmaların teşvik edilmesi anlamında önem taşıyor.

İstanbul, Ankara, İzmir'de çok sayıda etkinlik var. Yurt çapında kültür ve sanat etkinlikleri hakkında bol bol haber çıkıyor büyük şehirlerimizden. Peki Anadolu'nun dört bir yanında neler yaşanıyor kültür, eğitim ve sanat adına? Bu etkinliklerden pek azı medyada kendine haber yapılacak düzeyde yer buluyor. Halbuki ilham verecek "gerçek" olaylara o kadar ihtiyacımız var ki... Umut verecek, sevinci paylaşacak haberler o kadar az yapılıyor ki... Bu noktada ajansların değinmediği yerel haberler, bizim için hazine değerinde.

Bir köy okuluna gelen gezici kütüphaneyi düşünsenize... Oradaki çocuklar için ne güzel bir anın yaşanmasına vesile oluyor. Köye bir hareket ve renk geliyor gezici kütüphane ile. Yapay zeka çağında bu kitap güzellemesi de neymiş demeyin. Yaşamayan bilmez, büyük şehirlerde oturup ahkâm kesmek çok kolay. Dezavantajlı bölgelerde yaşayan hatta büyükşehirde yaşayıp şehrin imkanlarından faydalanamayan o kadar çok genç var ki... Bazen bilgisizlikten, bazen isteksizlikten, bazen çekingenlikten bir kütüphanenin ya da ilçe kültür merkezinin kapısından girememiş insanlar var hala. Bilgi toplumundan bahsederken, teknoloji devrimlerini takip ederken aynı avantajları yaşamayan insanların ayağına giden güzel fırsatlardır gezici kütüphaneler.

Gezici kütüphanelerin var olduğunu bile bilmeyen insanlar da var, gezici kütüphanelerin getirdiği kitaplarla yetişmiş, kendini geliştirmiş insanlar da var. Mesela bu ay Cizre'de Çavuş Ortaokuluna gelmiş gezici kütüphane; Aydın'da her salı günü Efeler Yılmazköy Ortaokuluna giden bir gezici kütüphane var. İdil Aşağıyavşan ilk ve orta okulu beş gün önce gezici kütüphanenin gelişi ile daha bir şenlenmiş. Siirt Baykan'da "Okuyan Aile Güçlü Gelecek" projesi kapsamında gezici kütüphane ziyaretler yapmış Siirt halkına... Bunlar gibi onlarca örnek var ve gezici kütüphaneler Anadolu'nun dört bir yanında kitapları dezavantajlı bölgelere taşımaya devam ediyor.

Mustafa Güzelgöz'ün gezici kütüphane hizmetlerini eşekler ile başlattığı günlerden, onu Eşekli Kütüphaneci diye andığımız zamanlardan bugünkü modern koşullara geldik. Kendisini rahmet ve saygıyla anıyoruz. Bitlis'te görev yaparken Bisikletli Kütüphaneci sıfatıyla köy köy gezerek çocuklara kitap okuma sevgisi aşılayan Bölüm mezunumuz Sevgili Hakan Yücel'in de adını sevgiyle yazmak isteriz. Gönülden, sevgiyle yapılanın kıymetini anlayan insanlar onları ve onlar gibi onlarca kütüphaneciyi içtenlikle anıyor.

İçtenlikle anılmayı hak eden bir grup adsız kahraman kütüphaneci ise Kahramanmaraş merkezli o büyük depremlerde 6 Şubat 2023 sonrası gezici kütüphaneleriyle insanlara moral kaynağı olan meslektaşlarımız. O dönem gezici kütüphanelerde gönüllü çalışan kütüphanecilere bir kez daha hayır duası yollamak isteriz. Deprem bölgelerine giden gezici kütüphaneler kimi zaman çocukların resimlerinin sergilendiği bir resim galerisine, kimi zaman bir sinema perdesine, kimi zamansa hayallerin mektuplara döküldüğü umut limanlarına dönüşmüştü. O deprem zamanı, gezici kütüphanelerin iyileştirici etkisini bir kez daha yakından görmüştük. İşte o yüzdendir ki bugün Yozgat'ta, Karaman'da, Maltepe'de, Van'da, Bursa'da karşımıza çıkan her gezici kütüphane gelecek için umutlarımızı tazeliyor.

Gündelik hayat içinde küçük gibi görülen ancak felaket zamanlarında zerresine ihtiyaç duyduğumuz umut parçacıklarının çoğalmasına vesile olur gezici kütüphaneler. Bayburt Postası gibi onlarca yerel basın organı onlara destek verdikçe etkileri küçük köyleri, kasabaları, ilçeleri aşarak ülke çapına yayılır. Gün gelir biz konu ederiz onların emeklerini, gün gelir orada yetişen bir bilim insanı hayırla yad eder küçük umutları yeşertenleri. Ülkede bilim, kültür, eğitim bu küçük gibi görülen ama etkisi büyük adımlarla yayılabilir zaten. Göz ardı ettiğimiz iki değer yani yerel basın ve gezici kütüphaneler el ele verince biraz daha farklı bakmadık mı saf dille anlatılan insan öykülerine? Ne dersiniz?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...