Ruhun önceliği: Bir cüzdan meselesi değil, bir kalbî zorunluluk
Umre hazırlığı başladığında çevreden gelen ilk sorular genelde benzerdir:
“Kaçıncı gidişin?”
“Bu zamanda o kadar para harcanır mı?”
Aslında bu sorular, çağımızın öncelik anlayışını ne kadar dönüştürdüğünü açıkça gösteriyor. Günümüzde çoğu insan, yaz tatilini, kış gezisini ya da yeni eşyalarını hayatın olmazsa olmazı sayarken; iş ruhu dinlendirmeye, kalbi temizlemeye geldiğinde birden “tasarruf” ya da “mantık” terazisi devreye giriyor.
Oysa Umre, bir tatil programı değildir; gönül takviminin özel bir durak noktasıdır. Bir lüks değil, bir nasip ve öncelik meselesidir.
Gerçek Önceliklerimizi Yeniden Düşünmek
Hepimiz bazen şu cümleleri duyarız:
“Arabayı değiştirdim, borcum var.”
“Eşyaları yeniledik, taksiti bitmedi.”
“Bu sene tatile erken çıktık.”
Hayatın bu koşturmasında elbette herkesin kendince öncelikleri olur. Ama mesele Kutsal Topraklar’a gitmeye gelince, aynı istek ve kararlılığı neden göstermekte zorlanırız?
Belki de sorgulamamız gereken şey, başkasının kaçıncı kez gittiği değil; bizim kalbimizde neyin önce geldiğidir.
Yolculuğun İki Yüzü: Hazırlık ve Niyet
Umre, sadece bavul hazırlığı değil; bir iç hazırlık sürecidir.
Elbette güvenilir bir tur seçmek, rahat bir ayakkabı almak önemlidir. Ama asıl mesele, niyetin saf olmasıdır.
Neden gidiyoruz?
Bir “gezi” listesini tamamlamak için mi? Yoksa, içimizdeki yükleri Mekke yollarında bırakmak için mi?
Bu yolculuk, bir kalp temizliğidir.
Kırgınlıkları arkada bırakmak, kırdıklarımızla helalleşmek, içimizdeki fazlalıkları orada eritmek içindir.
Mukaddes Durakların Sessiz Öğretisi
Kâbe’yi ilk görüşte diliniz tutulur, sadece kalbiniz konuşur.
Mescid-i Nebevi’de selam verirken, Peygamberimiz’in (s.a.s) huzurunda bir çocuk gibi ürperirsiniz.
Zemzem içerken, her damlada hem bedeniniz hem de ruhunuz ferahlar.
Orada anlıyorsunuz ki; Umre, bir hesap işi değil, bir teslimiyet hâlidir.
O yüzden, Umre’ye gidenin cüzdanını değil, kalbini saymak gerekir.
Hayatın telaşı içinde herkesin kendine göre öncelikleri var.
Ama bazen ruhun da bir nefes almaya, bir sığınak bulmaya ihtiyacı olduğunu unutmamak gerekiyor.
Kutsal Topraklara gidenler, aslında bir dönüş yolculuğuna çıkar: Kendine, özüne, Rabbine dönüş…
Önceliklerimizi belirlerken biraz da kalbimizi dinleyelim.
Belki de en doğru yatırım, biriktirdiğimiz huzurdur.
Muhabbetle…