İsrail Uçakları Türk Hava Sahasını Neden İhlal Etti? Asıl Soru Bu…
13 Haziran gecesi İsrail'in İran’a yönelik başlattığı geniş kapsamlı operasyonun gölgesinde Doğu Akdeniz’de yaşanan kritik dakikalar, Türkiye’nin güvenlik ajandasına adeta bir “deprem etkisi” yarattı. O gece yaşananlar, sadece bir sınır ihlali meselesi değil; okumasını bilene çok daha derin bir jeopolitik mesajdı.
Ve o mesajın adı şuydu: “Türkiye’yi test ediyorlar.”
F-35’ler radarımıza böyle yakalandı
Edinilen bilgilere göre İsrail’e ait F-35’lerin de içinde bulunduğu bir filo, savaşın daha ilk gecesinde Doğu Akdeniz’de Türk hava sahasını ihlal etti. Buradaki kritik ayrıntı şu: F-35 gibi “dünyanın hiçbir radarında görünmez” iddiasıyla satılan uçaklar, Türk radarlarının gözünden kaçamadı.
Bir yetkilinin söylediği iddia edilen sözler çarpıcı:
“Kuyruk numarasına kadar okuduk.”
Bu cümle bile tek başına tabloyu özetliyor.
İhlali fark eden Türk erken uyarı uçakları havalandı, ardından F-16’lar acil koduyla piste çıktı. İsrail uçakları telsizden sert şekilde uyarıldı ve birkaç dakika içinde geri çekilmek zorunda kaldı.
Soru şu: Bu kadar yüksek teknolojiye sahip bir devlet, bir savaşın ilk gecesinde Türkiye gibi bölgenin en kritik ülkesinin hava sahasına “yanlışlıkla” mı girer?
Ben söyleyeyim: Hayır, yanlışlıkla girmez.
“Kasıtsız ihlal” mi, yoksa bir nabız yoklama mı?
İsrail cephesinden gelen ilk açıklama, olayın kasıtlı olmadığı yönünde. Fakat bu açıklama diplomatik nezaket gereği yapılan “refleks cümlelerden” biri olabilir.
Çünkü bölgede yıllarca bekletilen, planlanan ve milimetrik hesaplarla çalışan bir operasyonun ilk anlarında böyle bir “hata” yapılması mantıklı değil.
Savunma kaynaklarının kulislerde dile getirdiği değerlendirme dikkat çekici:
“Türkiye’nin radar kabiliyetini ölçmüş olabilirler.”
Bu söz, aslında buzdağının görünen kısmı.
Türkiye, özellikle son yıllarda hava savunma sistemlerinde önemli bir kapasite inşa etti. “Çelik Kubbe” olarak adlandırılan radar ve erken uyarı ağı, Doğu Akdeniz’den Suriye hava sahasına kadar uzanan geniş bir hattı izliyor.
Ve görünen o ki F-35’ler bu ağdan saklanamadı.
Büyük resim: Türkiye'nin bağımsız duruşu rahatsız ediyor
İran–İsrail savaşı bölgeyi ateşe verirken, Türkiye hiçbir şekilde bu savaşın parçası olmadı. Ne Tahran’ın tarafında durdu ne de Tel Aviv’in hamleleriyle uyumlu bir çizgi izledi.
Ankara, kendi göklerini, kendi sınırlarını ve kendi bağımsız kararlarını koruyan bir pozisyon aldı.
İşte tam da bu yüzden Türkiye, bölgede “hesaba katılması gereken aktör” olarak görülüyor.
Bu hava sahası ihlali, işte bu aktörlüğün ne kadar caydırıcı olduğunu da gösterdi.
Asıl başarı: Türk radarlarının performansı
Hava sahası ihlal edilmiştir, diplomatik süreç işler, uyarı yapılır, karşı taraf geri çekilir… Bunlar olağan prosedürlerdir. Asıl olağanüstü olan, radar performansının bu kadar net olmasıdır.
Düşünün…
Dünyanın en pahalı savaş uçağı, en görünmez teknolojisi, en gelişmiş elektronik donanımı…
Ama Türk radarları görüyor.
Hem de detaylı şekilde.
Bu, Türkiye'nin son yıllardaki savunma atılımlarının ne kadar yerinde olduğunu teyit ediyor. Çünkü bu coğrafyada en önemli şey şudur:
“Görüyorsan varsın.”
Türkiye o gece gördü. Hem de tüm detaylarıyla.
Peki İsrail neden böyle bir risk aldı?
Bunu üç başlıkta özetleyelim:
Türkiye’nin radar kapasitesini ölçmek
Bölgesel savaşın nereye evrileceğini hesaplamak isteyen her ülke Türkiye’nin savunma gücünü test eder. Bu, jeopolitik rekabetin bir parçasıdır.
Türkiye’nin tepkisini tartmak
“Türkler ne kadar hızlı tepki veriyor?”
“Hangi uçak ne kadar sürede kalkıyor?”
“Komuta zinciri ne kadar etkili?”
Bunlar askeri dünyada dikkatle takip edilen şeylerdir.
ABD’nin de izlediği bir dosya
F-35’lerin Türk radarında görünmesi Washington’un da ilgisini çekecek bir detaydır. İsrail bunu test ederken aslında ABD’ye de veri üretmiş olabilir.
Türkiye bu sınavı geçti
O gece yaşananlar bize şunu gösterdi:
Türkiye sadece bir bölge ülkesi değil; bağlantısız, bağımsız ve kendi göklerini korumaya hazır bir güç.
İsrailliler belki de “Türkiye nasıl tepki verecek?” diye merak ediyordu.
Cevap çok net verildi:
“Bu gökyüzü bizim. Girersen görürüz, görürsek durdururuz.”
Bazı geceler sadece göklerde yaşanmaz.
O gece, Türkiye’nin stratejik hafızasında çok önemli bir sayfa daha açıldı.