İstanbul
Parçalı bulutlu
9°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Görmezden geldiğimiz gerçek

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Hemen hemen hepimizin adını sıkça duyduğu, sonuçlarının ise tüm canlıları derinden etkileyebilecek kadar büyük olduğu bir felaket var: küresel ısınma. Bilim insanlarının yıllardır uyardığı bu gerçek artık hayatımızın tam ortasında duruyor. 

Öyle ki, yakın zamanda mevsimlerin bile alışılmış düzeninden çıktığına şahit olmaya başladık. Yağması gereken yağmurlar gecikiyor, toprağın suya doyması gerekirken kuraklık kapımızı her geçen gün daha sert çalıyor. Bugün yaşadığımız su kıtlığı, geleceğin yalnızca bir fragmanı niteliğinde. 

Yağışların azalması, mevsimlerin kayması ve susuzluğun giderek derinleşmesi; bizi uzun yıllar boyunca etkileyebilecek, hatta yaşam biçimimizi değiştirebilecek büyüklükte bir sorun. Buna rağmen çoğumuz hâlâ bu gerçekle yüzleşmekten kaçıyor ya da tehlikeyi yeterince ciddiye almıyoruz. Oysa ki kontrolsüz su tüketimi, israf kültürünün bir parçası hâline gelmiş durumda. 

Evlerde, iş yerlerinde, tarımda, sanayide… Kısacası yaşamın sürdüğü her alanda suyu hesapsızca kullanıyoruz. Yeraltı kaynaklarımızın bilinçsizce tüketilmesi ise bu krizin en görünmeyen ama en yıkıcı boyutu. Doğanın binlerce yılda oluşturduğu su rezervleri, yalnızca birkaç on yılda geri dönüşü olmayan şekilde tükeniyor. 

Bizlere sürekli tasarruf önerileri sunuluyor; ancak çoğu zaman bu öneriler gerçek anlamda neler yapmamız gerektiğini anlatmıyor. Musluğu biraz az açmak, duşu bir dakika erken kapatmak elbette önemli; fakat içinde bulunduğumuz durum, çok daha kapsamlı bir bilinç ve toplumsal dönüşüm gerektiriyor. 

Temiz su, yalnızca insan yaşamı için değil, yeryüzündeki tüm canlı türlerinin varlığını sürdürebilmesi için en temel ihtiyaçtır. Bir damla suyun bile aslında ne kadar değerli olduğunu, ancak o damlaya ulaşamadığımız gün anlayacağız. 

Bugün yapmamız gereken; bireysel tasarruftan çok daha fazlası. Su kaynaklarının korunmasına yönelik politikaların desteklenmesi, çevresel hassasiyetin çocukluktan itibaren öğretilmesi, tarımda doğru sulama tekniklerinin geliştirilmesi ve sanayide sürdürülebilir üretim modellerine geçilmesi artık bir tercih değil, zorunluluk hâline gelmiştir. 

Dünyanın dört bir yanında susuzluktan etkilenen milyonlarca insan varken, “Bize bir şey olmaz” rahatlığına kapılmak mümkün değil. Su krizinin bir gün kapımızı çalacağını düşünmek bile ürpertici. Fakat gerçek şu ki; o gün artık kapıda değil, içeri çoktan girmiş durumda. Sonuç olarak, suyu korumak; sadece bugünün değil, yarının da en önemli sorumluluğudur. 

Çünkü su yoksa hayat da yoktur. Bizler bu gerçeği ne kadar erken fark edersek, geleceğe o kadar güçlü adımlarla ilerleyebiliriz.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...