İstanbul'daki ilk konsere 'İstanbul' şarkısı
Sesi, yeteneği, üretimi dışında toplumsal olaylara duyarlılığıyla takdir toplayan Ragıb Narin, "Pırıl Pırıl Genç" tanımına tam anlamıyla uyan bir isim. Ragıb Narin, sosyal yaşantısını, yeni şarkısını, planlarını, sanata bakış açısını sevenlerine açtı.
Yıllar içinde cover'larla çıkış yapıp birkaç yıl içinde kaybolan çok genç şarkıcı gördük. Hazıra dağ dayanmaz, üretmek gerekiyor değirmenin dönebilmesi için. Ragıb Narin, hem müzik dünyasında hem de sosyal medyada ürettiği içeriklerle gencecik yaşında zaten 2019'da tanınıyordu. Hemen konserlere çıkmadı. Konserlerinde kendine ait parçalardan oluşan repertuvar hazırlayabilmek için bekledi. Sonunda ürettiği parçalarla Türkiye turnesine başladı. İlk konseri CSO Ada Ankara'da oldu. 14 Aralık'ta Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde ise kendisine ait yaptığı 22'inci parça olan "İstanbul"u dinleyicilerinin beğenisine sunacak.
-Doğu kültürünü çok seviyorsun. Atmosferi, mistik öyküleri müziğine ve yorumuna yansıyor mu sence?
Doğu kültürü müziğime birebir yansıyor diyemem ama elbette etkileri vardır. Dünyayı geziyor, farklı kültürlerle karşılaşıyorum. Her deneyimden hayatıma giren duygular ve kültürler oluyor. Tüm bunlar hem bakış açımı genişletiyor hem de müziğime yansıyor.

-Müziğe başlarken kurduğun ama gerçekleştiremediğin bir hayalin var mı?
Kesinlikle var. En büyük hayalim global bir şarkıcı olmak. Bunun için çok çalışıyorum ve başaracağıma inanıyorum. Hayatta başarısızlık da başarı kadar doğal. Başaramasam bile elimden geleni yaptığımı bilerek yoluma devam ederim. Ayrıca tamamı Arapça bir şarkı kaydetmek istiyorum.
-Kimleri dinliyorsun?
Uzun zamandır ağırlıklı olarak 90’lar dinliyorum. Özellikle repertuvar çalışmaları için bu dönemi tekrar tarıyorum. Mustafa Sandal, Yalın, Sezen Aksu, Ferdi Özbeğen… 90’lar ve 2000’ler pop müziğini çok seviyorum.
-Söylemekten en çok keyif aldığın şarkın hangisi?
Bana en iyi gelen şarkım “Yarınım Ol”. Söylemekten en çok keyif aldığım ise “Doktor”
KUTUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUU
"Nizamettin Bey’in acısını kalbimde hissediyorum"
-Rojin için tüm ülke ağladık. Paylaşım yapmaktan öteye de geçemedik her zaman olduğu gibi. Ama sen acılı babasını ziyaret edip ona güç oldun. Seni görünce eminim çok sevinmiştir...Neler konuştunuz?
Nizamettin Bey’e yanında olduğumuzu ve sessiz kalmayacağımızı söylemek istedim. Elimden gelen desteği vereceğimi belirttim, o da memnuniyetini dile getirdi. Acısını kalbimde hissediyorum ve bunu farkındalığa dönüştürmeye çalışıyorum. Böyle olaylar normalleşmemeli; cezaların daha caydırıcı olması şart.
-Bir takipçinin "1 haftada herkes unuttu Rojin'i, keşke Nizamettin amcanın yanına gelsen, ona ses olsan, bizi unutturmasan" yazması üzerine Rojin Kabaiş için Diyarbakır'a gittiğin doğru mu?
Evet doğru ama bir takipçimden ziyade bir sürü takipçim bana mesaj attı Rojin için. Mardin’de çektiğim kalabalık bir videoda Rojin’e ve babası Nizamettin Bey’e benzeyen iki kişi vardı. Üstelik yan yana duruyorlardı ve bu durum tüm takipçilerimin ilgisini çekmiş. Nizamettin Bey’in yanına gitmeme dair yorumlar vardı ve elbette mesajlar. Ben zaten gitmeyi planlıyordum üzerine bir de bu talepler yağmur gibi akmaya başlayınca elbette rotamı hemen oraya çevirdim.

"HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI"
-Böyle acı bir kaybın ardından bu duruşu sergilemek toplum olarak sanat üreticilerinden beklenen bir hareket. Bu duruşu hayatın boyunca sürdüreceğine de eminim. Hangi dal olduğunun bir önemi yok; Sen de sanatla uğraşanlardan böyle hareketler bekliyor musun? Toplumu etkileyen bu durumlarda neler yapmalılar sence?
Bu sorumluluk elbette yalnız sanatçıların değil günümüz dünyasında toplum tarafından takip edilen, sevilen sosyal medya fenomenleri için de geçerli. İnsanlara ulaşabilme gücü ve alanı olan herkesin bu sorumluluğu alması çok önemli. Herkes elini taşın altına koymalı. Empati yapmayı çok önemseyen bir insanım, yaşanılan bu olayların yarın öbür gün bizim başımıza gelip gelmeyeceğini bilemeyiz. Sanırım bu kadar çok farkındalık yaratmak istememin sebebi empati yapma duygum. Herkesin bu farkındalık duygusuna sahip olmasını temenni ederim.
-Can dostlarımız için de içerikler üretiyorsun. Onlar için senden yeni hareketler görecek miyiz?
Elbette. Onlar bizim can yoldaşlarımız. Ben de bir kediye sahibim; hayvanları çok seviyorum. Çocukluğum köyde geçti, hayvanlarla iç içeydim. Onları kendimizden farklı görmüyorum. Yeni projeleri beni takip ettikçe göreceksiniz.
-Takipçilerinin yazdıklarını ne sıklıkla okursun?
Elimden geldiğince okuyorum ama 3 milyon mesajı takip etmek elbette mümkün değil. Paylaşım yaptığımda ilk yorumları genelde okurum.
-Bu kadar çok tanınır olmak hayatını nasıl etkiledi?
Sosyal medyanın ünü ve tanınırlığına doydum. Hatta tanınmamak daha iyi bence. Tanınmadığım zamanlarımı özlüyorum. Sosyal yaşamım özel hayatım çok kısıtlanıyor. Seven insanların olması çok güzel beni çok mutlu ediyor ancak gerçek anlamda derdimi paylaşabileceğim birine denk gelmek zor. Dışarı pijamayla, saçım başım dağınık çıkamıyorum. Herhangi bir tartışmaya giremiyorum. Sürekli kontrol altında tuttuğum bir yaşamım var şu anda. Özel hayatın da olmuyor. Hoşlandığın kişi beni mi yoksa Ragıb Narin'i mi sevecek, bunu ayırt etmek de zor.
"SEDNAYA HAPİSHANESİ'Nİ GEZDİKTEN SONRA 2 HAFTA KENDİME GELEMEDİM"
-Sednaya Hapishanesini gezmek aklına nerden geldi?
Aslında orada gezmek biraz tesadüf eseri oldu. İçerik çekmeye yeni başlamıştım, orası annemin memleketi aynı zamanda. Şam’a gitmiştim, yanımda kameram ve ekipmanım bile yoktu. Hapishane rejimin elinden yeni kurtulmuştu, herkes ziyaret ediyordu. Ben de çok merak ediyor ve çekmek istiyordum, telefonumla çektim. Çok güzel geri dönüşler aldım.
-Bu gezi psikolojik olarak seni zorlamış olmalı...

Çok zorladı elbette neredeyse 2 hafta kendime gelemedim. O karanlık hikâye benim içimi de çok kararttı. Bir süre sonra insan elbette her şeye alışıyor, hayatın gerçeği diyerek kabul edip mücadele etmeye devam ediyor insan. Aklıma geldikçe hatırıma gelen o görüntüler hala tüylerimi diken diken ediyor.
-Kaç ülke gezmişsindir? En çok hangi ülke içini ısıttı?
Neredeyse 80’den fazla ülkeyi gezdim. 70’ten sonra saymayı da bıraktım. En fazla içimi ısıtan şehir Barselona, ülke ise İspanya, Kosta Rika ve Hawaii diyebilirim. Hawaii ve Kosta Rika’nın doğasına hayran kaldım, doğa düşkünü bir insanım çünkü. En fazla içimi ısıtan ülkeler olarak bunları sayabilirim.
-Memleketin Hatay'da 6 Şubat depreminde kaybettiğin yakınların için tekrar başın sağ olsun. Taha Duymaz'la deprem öncesinde tam neler konuşmuştunuz?
Depremden önce ne zaman görüştüğümüzü tam olarak hatırlamıyorum. Sürekli kontak halindeydik, İstanbul’a gelip bir şeyler yapmak istiyordu. O dönemde İstanbul’daydı sonra Hatay’a gitmişti işlerini toparlayıp daha güçlü bir şekilde dönmeyi planlıyordu. Restoran açma hayali vardı ben de elimden geldiğince destek vermeye gayret ediyordum. En son yine bu konuları konuştuk ve ne yazık ki sonrasında deprem oldu ve onu kaybettik. Taha’yı çocukluğundan bu yana tanıyorum. Taha, çok temiz kalpli, niyeti çok güzel ve saf bir insandı. Videoları bir anda viral oldu ve o dönemde çok zorbalandı. Taha’nın melek olduğunu düşünüyorum o son derece temiz bir insandı ve cennette olduğunu bilmek üzüntümü azaltıyor.
RIMA YUSSEF İLE AYNI SAHNEDE
-Aslında 2019 civarı da şarkılarınla tanınıyordun. Neden konserler için bu kadar bekledin?
Kendime ait bir repertuvarım olsun istedim. Cover şarkılar yerine kendi ürettiğim şarkılarla izleyicinin karşısına çıkmak istedim. Son 4 yıllık süreçte de üreterek şarkılarımı 22'ye çıkardım. CSO Ada Ankara konserim ilk durak oldu. 14 Aralık'ta ise Zorlu PSM sahnesinde ilk İstanbul konserimi vermiş olacağım. Yeni şarkım "İstanbul" adlı parçamı da Zorlu PSM'de dinleyenlerle buluşturacağım.
Daha önce "Yok Yok" şarkımda düet yaptığım Arap dünyasında çok dinlenen ve sevilen Lübnanlı şarkıcı Rima Yussef'le Zorlu PSM konserinde de sahnede buluşacağız. Aynı zamanda Özgür Balakar (Uzun Makarna) da sahnemde bana eşlik edecek. Bu konserler için bana koçluk yapan sanatçı Barbaros'a da çok teşekkür ederim. Sahne ve ön hazırlık konusunda bana çok destek verdi ve bu benim için çok kıymetli. Öte yandan usta sanatçı Demet Sağıroğlu ve Barbaros "Doktor" klibimde benimle beraber oynadılar. Onlar yanımda olduğu ve müzik yaşamımda bana her zaman desteklerini sundukları için çok şanslıyım.