İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Soğuk sokaklar, sıcacık film hikayesi!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Uzun zamandır Nişantaşı'na gitmiyorum.

Yolum da düşmüyor, aklım da devamlı erteliyor.

Eh nihayet.

Havada soğuk.

Hafta içi çok çalıştım, aklım yorgun.

Giyiniyorum sıkıca, evden metroya yürüyorum, metroya biniş ve Osmanbey'de iniş.

Çok hızlı yürürüm ben, çok hızlı alışveriş ederim ben, her şey hızlı.

Yavaş hiçbir şeye ve yavaş hiçbir insana tahammülüm yok.

Hep hızlıyım, sanki hep acelem var.

Kimi zaman kendimi tembihlerim ben, bugün de o günlerden biri.

İhtiyaç halinde, kendime tembih edilir.

Her zaman, tam olarak ve elimde olmayan tembihlere aykırı hareket ederim.

Bugün gün değil ama.

Funda.

Yavaş ol, yavaş yürü, aklına gelen tüm mağazalara gir çık, her şeyi elle, dokun, etiketleri evir

çevir bak.

Her yerde kimi gerçek, kimi yalan, kimi gerçek olsa ne olur yılbaşı indirimleri var.

Nişantaşı’nda ışıklandırma yapılmış, vitrinlerde Noel ağaçları yanıp sönüyor.

Her yer kırmızı sanki

Öylece üşüyerek, kendime sarılarak yürüyorum.

Bir alışveriş merkezinin kapısına geliyorum, içeriye girmeye niyetli değilim, ben sokaklarda

dolaşmaya geldim.

Aaa bir bakıyorum kendi sinemalarında oynayan filmlerin afişleri var.

Hiçbir fikrim yok ve ilk defa görüyorum, bir film var

ÜZGÜNÜM BEBEĞİM.

Sinemaya gitmeye bayılırım.

Kışın daha çok bayılırım.

Yalnız sinemaya gitmeye daha daha bayılırım.

Sinemaya giriyorum, ama biletler çok pahalı.

Filmin hikayesi şöyle.

Üniversite öğrencisi Agnes'in cinsel tacize uğraması ve bu travma ile yaşamasının hikayesi

anlatılıyor.

Agnes öğrenci, tezini hazırlıyor ve danışmanı Preston'a teslim ediyor.

Preston bir gece yarısı mesaj yazıyor ve "olağanüstü bir iş çıkarmışsın" diyor.

Ertesi günü Agnes hocasının odasına gidiyor ve tezini konuşuyor.

Hoca çok ilgili, övgüler yağdırıyor, eski eşinin işi çıktığından çocuğuna bakmak zorunda

olduğunu evde kalacağını söylüyor.

O arada kitap tavsiye ediyor falan.

Ve sonra, bir daha ki buluşma için adam evinde randevu veriyor.

Agnes gidiyor, gece yarısı evden çıkıyor ve çok üzgün ve çok şaşkındır.

Yaşadıklarını arkadaşına anlatıyor.

Hocası ile film izliyor, öpüşüyorlar, kız bundan hiç hoşlanmıyor, istemiyorum demesine

rağmen hocası tecavüz ediyor.

Sonrası inanılmaz.

Hoca ertesi günü okulda yok, tayinini istemiş ve ortadan kaybolmuştur.

Agnes derin yaralar içinde kalıyor ve onun için acılı bir travma süreci başlıyor.

Agnes.

Doktora gidiyor, resmi makamlara derdini anlatıyor, okul yönetimine gidiyor.

Ne gittiği doktor ne de üniversitesi olan biteni dert ediyor, normalmiş gibi tuhaf sorularla

geçiştirmeye savsaklamaya çalışıyorlar.

"Tecavüzcü buradan gitti konu üniversitenin dışına çıktı" gibi, Agnes'in travma tahribatını

artırıyorlar.

Hikaye akıyor.

Bu arada, Agnes travması ile yaşarken sokakta bir yavru kedi buluyor.

Nasılsın diye soranlara, "evde kedim var" diye cevap veriyor.

Daha yazmayayım.

Gidip görmelisiniz bence.

Cinsel saldırı, bir kadının ruhunda nasıl kanayan yaralar bırakıyor.

Bütün bu hikaye, meseleyi şahane anlatan gerçekçi bir hikaye olmuş.

Soğuk Nişantaşı sokaklarındaki gezim, sıcacık bir film hikayesi ile bitti.

Kadın olarak izlediğiniz de, kadın kadına sarılma duygusu ile salondan ayrılırsınız.

İyi ki yavaşlamışım bugün.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...