Bir düğmeye basıldı… Peki şimdi ne olacak?
Türkiye, yine gündemiyle baş başa... Ama bu kez alıştığımızın ötesinde, çok daha karışık, çok daha katmanlı bir dosya açıldı. Ünlüler dünyasına uzanan bir uyuşturucu soruşturması, sadece ekran yüzlerini değil, medya patronlarını ve hatta spor camiasının zirvesindeki isimleri de kapsayacak kadar büyüdü.
İlk kıvılcım, Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un gözaltına alınmasıyla çaktı. Medyanın içinde, önünde ve arkasında olan herkesin gözlerini dört açmasına sebep olan bu gelişme, sıradan bir magazin soruşturmasının çok ötesine geçti.
Derken spiker Ela Rümeysa Cebeci’nin verdiği ifadeler, soruşturmanın yönünü tamamen değiştirdi. Artık konuşulan sadece kimlerin uyuşturucu kullandığı değil; kimlerin kimleri koruduğu, kimlerin sus payı dağıttığı, kimlerin göz yumulmasını sağladığıydı. Kamera arkasındaki ilişkiler, menajer ağları, lüks yaşantıların finansal kaynakları, şöhretin karanlık yüzü tek tek sorgulanır hale geldi.
Ve şimdi, kulislerde yankılanan en sarsıcı isim: Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Saadettin Saran. Henüz resmi bir açıklama yapılmış değil. Ama soruşturmanın bu noktaya uzanması, bize tek bir şey söylüyor: Bu, sıradan bir temizlik değil. Bu, sistematik bir çürümüşlüğün çözülme ihtimali.
Peki herkesin merak ettiği o soru: Bu işin sonu nereye varacak?
Şunu açıkça söylemek gerekir: Bu tarz soruşturmalar, Türkiye gibi kamuoyunun çok hızlı şekillendiği bir ülkede iki uca da savrulabilir. Ya her şey örtbas edilir, birkaç “günah keçisi” üzerinden dosya kapatılır… Ya da gerçekten tüm yapılar deşifre edilir ve bu ülke, uzun yıllardır ilk defa derinlemesine bir hesaplaşmayla yüzleşir.
Ama burada asıl belirleyici olan, adalet mekanizmasının ne kadar şeffaf ve bağımsız çalışacağı. Medyada bir dalga yaratmak kolay; esas mesele, o dalganın arkasındaki gerçekleri ayıklamakta. Kameralar kapanınca değil, yargı kararı verildiğinde ne olacağı belirleyecek bu dosyanın gidişatını.
Unutulmaması gereken bir başka şey ise şu: Toplumun güvenini kazanmak, her şeyin ötesinde bir sorumluluk. Ekranlarda gördüğümüz yüzler, sadece haber sunmuyor, sadece eğlendirmiyor. Onlar birer rol model. Ve eğer bu isimler gerçekten karanlık bir ağın parçasıysa, o zaman asıl mesele sadece bir suç değil, toplumsal güvenin yerle bir olmasıdır.
Biz izliyoruz. Ama sadece izlemek yetmez. Bu sürecin üzerinin örtülmesine de, çarpıtılmasına da izin vermemek hepimizin sorumluluğu.
Çünkü bu mesele artık birkaç ünlünün değil, toplumun aynasına baktığı bir sınav haline gelmiştir.