Sadettin Saran’ın 'Devlete güven' komedisi
Ah, ne güzel sözler değil mi? “Devlete güveniyorum, çağırırsa hemen gelirim!” diye göğsünü gere gere söyleyen bir Fenerbahçe Başkanı… Sadettin Saran, Eylül 2025’te Ali Koç’u kıl payı yenerek koltuğa oturduğunda, herkes onu “devletçi” bir kahraman sanmıştı. Yurt dışından özel uçakla dönüp ifadeye koşması, “Helal olsun!” dedirtmişti Şamil Tayyar’a. O dönemde Tayyar, Saran’ın tutumunu övmüş, “İlk sınavdan geçti” diye alkışlamıştı.
POZİTİF RAPOR GELDİ GÜVEN BUHARLAŞTI
Ama gelin görün ki, Adli Tıp Kurumu’nun saç örneğinde kokain ve metabolitleri pozitif çıkınca işler değişti. Kan, idrar, tırnak negatif; sadece saç pozitif. Bu durum, bazı uzmanlara göre laboratuvar bulaşması veya karıştırma ihtimalini akla getiriyor olsa da, resmi rapor net. Saran ne yaptı? Önce “Hayatımda kokain görmedim bile” diye yeminler etti, sonra soluğu Şişli’deki özel laboratuvarda aldı. İşte orada devreye giriyor ironinin kralı: Devlete güvenen adam, devletin laboratuvarını beğenmeyip parayla “temiz” rapor mu arıyor? Saran, uluslararası yeterlilikte bağımsız kuruluşlarda test yaptıracağını açıklayıp, hemen özel kliniğe koştu.
ŞAMİL TAYYAR’IN TOKADI: “BU BİR POSTA KOYMADIR!”
Şamil Tayyar’ın dediği gibi: “Devlete güveniyorum diyen bir kişi, devlet kurumunun hazırladığı bir rapora itiraz edip özel bir laboratuvardan rapor alamaz. Bu, mahkemeye, yargıya ve devlete meydan okumadır; bir posta koymadır.” Tam isabet! Tayyar, canlı yayında “Saran özel laboratuvara giderek ikinci sınavdan çakıldı” diye ekledi, hatta tutuklanma ihtimalini “Yüzde 100” olarak gördü. Saran, resmi itiraz yerine özel testle karşı rapor peşinde koşunca, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?” sorusu havada kaldı. Devlete güven tam gaz, ama iş ciddiye binince güven buharlaşıveriyor. Tayyar, “Keşke itirafçı olsaydı da ‘Kullandım ama ticaretini yapmadım’ deseydi” diye hayıflandı.
BAŞKANLIK MAKAMINDAN GÖZALTI TARAFTARDAN DESTEK FIRTINASI
Düşünün: Koskoca Fenerbahçe’nin başkanı, milyonlarca taraftarın gözü önünde başkanlık makamından jandarma tarafından gözaltına alınıyor. “Uyuşturucu temin etme, kullanımını kolaylaştırma ve kullanma” suçlamalarıyla süreç ilerliyor. Taraftarlar adliye önünde “Başkanımıza dokunmayın!” diye bağırıyor, kulüp “Sakin olun, süreç medeni” açıklamaları yapıyor. Saran adli kontrolle serbest kalıyor – yurt dışı yasağı ve haftada iki gün imza şartıyla. Ama özel laboratuvar hamlesi, tüm bu “devletçi” imajı yerle bir ediyor. Eğer Adli Tıp yanlışsa, neden sadece mahkeme yoluyla düzeltilmiyor? Neden özel sektöre para akıtılıyor? Bu, devletin kurumlarına “Ben daha iyisini bulurum” demekten farksız.
ARKA PLAN KARANLIK: ELA RÜMEYSA CEBECİ’NİN İFADELERİ VE MESAJLAR
Üstelik olay futboldan öteye taşmış durumda. Soruşturmanın kökeninde, tutuklu spiker Ela Rümeysa Cebeci’nin ifadeleri var. Cebeci, ek ifadesinde Saran’la 2021’de duygusal bir ilişki yaşadıklarını, sonrasında arkadaş kaldıklarını itiraf etti. Telefonundaki mesajlar ve ses kayıtları dosyaya girdi: “Bahçeden topla getir”, “Sende var mı ondan?”, “Müthiş bir şeymiş o” gibi ifadeler… Saran bunları “film repliği, espri” diye savundu, ama metabolitler yalan söylemiyor. Cebeci “Kullandım ama satmadım” diyerek itirafçı oldu; Saran ise inkar üstüne inkar, özel test üstüne özel test. Ev aramaları, dijital deliller… Sonuç? Adli kontrolle serbest, ama itibar sarsıldı, kulüp tüzüğüne göre mahkumiyet halinde başkanlık düşebilir.
TÜRK SPORUNUN KLASİK İRONİSİ
Bu trajikomik hikaye, Türk sporunun klasik ironisini özetliyor: Sözde devletle barışık geçinenler, işler ters gidince resmi yolları bypass edip alternatif arıyor. Saran, “Devlete güveniyorum” diye başlayan cümlesini, özel laboratuvar kapısında bitirdi. Tayyar bile önce övüp sonra “Meydan okuma” diye eleştirdi. Kamuoyu şimdi merak ediyor: O özel rapor ne diyecek? Negatif çıkarsa “Bakın devlet yanıldı” mı diyecek, pozitif çıkarsa susacak mı? Her iki durumda da kaybeden belli: O “güven” lafı, artık kimseye inandırıcı gelmiyor. Spor kulüpleri kanununa göre uyuşturucu suçundan hüküm giyen başkanlık yapamaz – süreç uzarsa Fenerbahçe yeni bir krize sürüklenir.
KÖRÜ KÖRÜNE SAHİP ÇIKMA ZAMANI DEĞİL
Fenerbahçe taraftarı başkanına sahip çıkıyor, ama bu sahip çıkma körü körüne olmamalı. Çünkü bu posta koyma, sadece Saran’ı değil, kulübü ve Türk futbolunu da zan altında bırakıyor. Yargı süreci devam ediyor, deliller konuşuyor. Devlete güvenmek mi, yoksa kendi “alternatif” gerçekliğine sığınmak mı? Güler misin, ağlar mısın… Kamuoyu, adaletin tecellisini bekliyor.