İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

KENELOJİ

YAYINLAMA:

Kene mevsimi açılınca, bir mikrobiyoloji uzmanımızın medyada tartışılan uyarısı geldi aklıma:

“Keneyi kan emerken sakın rahatsız etmeyin.”

Çünkü kene ağzında taşıdığı virüsü ısırdığı vücuda kan emerken bırakmazmış. “Rahatsız edildiğini anladığı anda” yaparmış o azizliği. Kene hazretlerinin rahatsız edilmeden vampirlikten nasıl vazgeçirileceği çetrefil bir sorun. Bırakın elle koparmak gibi kaba yöntemleri, üstüne sıvı sabun ya da zeytinyağı damlatmak türünden nazikane yaklaşımları dahi rahatsız edici buluyor, cinayeti işliyormuş sayın kene. Demek bu nazenin yaratıkta bolca akıl da var. Hin-i hacette kullanmak üzere ağzında biyolojik silah taşıyor, sofraya otururken onu hiç gündeme getirmiyor. Ev sahibinin hangi davranışı zararsız, hangisi düşmanca, kestirebiliyor kolayca. Ve saldırıya uğradığını hissettiği anda karşı taarruza geçiyor. Böcek değil, James Bond mübarek. Mikrobiyolojiden makrososyolojiye geçersek, kene törelerinden alınacak toplumsal ders var mı acaba?

Geçen yüzyılın başlarında Rusya’da ve Avrupa’nın birkaç bölgesinde ellerine iktidar geçen sol güçler kapitalizmi kan emen parazit sayıyorlardı. Zorla gidermeye giriştiler. Tepkiler virüs gibi yayıldı toplum bünyelerine. Totaliter azgınlıklar kudurdu, çok kurban verildi. Acaba saldırı yerine, örneğin İskandinav ülkelerinde yapıldığı gibi, sosyal adalet sağlamak için usturuplu yöntemler denenseydi, daha olumlu sonuçlar alınır mıydı? Benim gençliğimde Marksist aydınlar arasında böyle sorulara “Sosyal demokrasi kavgayı yumuşatarak kapitalizmin ömrünü uzatma formülüdür” diye burun kıvırmak modaydı. Amaç delikanlılık efelenmesi değil de insanların güvenliği ve mutluluğu ise, formül seçenekleri serinkanlılıkla incelenmeli.

Bizde taraflar birbirlerini kene gibi görüyor, yapışmış saydıkları yerden koparmaya kalkıyorlar. Olan türlü türlü virüse belenen topluma oluyor. Güç dengesini gerçekçilikle hesaplamadan saldırı başlatma yanlışını her kesim yaptı. Akılcı plan hazırlama uzmanlarından oluşması gereken silahlı kuvvetlerin komuta kademesi ültimatom nitelikli duyuru yayımladı; muhatap gerilemeyince bakakaldı. Adalet mekanizması parti kapatma davası açtı, ama sonuçların göze alınamayacağını fark edince konuyu tatlıya bağladı. İktidar medya bölümleriyle kavgaya tutuşarak onlara en büyük reklamı hediye etti; sonuçta bir şey değişmeyince etkisiz göründü. Kene kadar akıllı kurmaylara ihtiyacımız var.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...