İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

HAY ALLAH!

YAYINLAMA:

Çocukluğumuzda ‘basit‘ kelime oyunlarıyla zekamızın derecesini ölçerlerdi; ‘Bir kilo demir mi ağır, bir kilo pamuk mu?‘.

Büyüdük.

Aradan çok yıllar geçti.

O günkü tek kanallı, siyah beyaz, haftanın bazı günleri, sınırlı saat paket yayın yapan TRT yerine dünyadan izleyebildiklerimizle binlerce kanal hayatımıza girdi. ‘Küçük Hayat‘ ansiklopedisini tekrar tekrar okumak yerine hayatımızdan geçen Meydan Larousse ve Ana Britannica’lardan sonra artık ‘Google‘ var. Pasaportu olan insan sayımız kaçtı kim bilir ? Zaten yurtdışına 2 yılda bir çıkabiliyor, sınırlı döviz alabiliyordun. Şimdi 20 yaşına erişmiş bir genç, üniversitede ‘Erasmus‘ değişim programı ve ucuz bilet, seyahat fırsatları ile onlarca ülke ve şehir görmüş hale geliyor. Teknoloji ve iletişim çağının nimetleriyle, bilinçsiz ve tarih perspektifinden habersiz oluşan bu kişilikler, ‘görgü’leri, dedelerine göre ilerde gibi gözükse dahi esasında ‘sanal’ insanlar oluyorlar.

Bu nesiller siyasetten uzak ‘takılıyor‘. Meşakkat denen cefa ile ilgileri olmuyor. Alınteri, akılteri nedir bilmiyor ve umursamıyorlar. Sloganları, küçük ve kısa mesajları ‘post edip‘ ve dünyaya bu ‘büyük‘ katkıları ile mutlu oluyorlar. Kızdıkları zaman hiç akla hayale gelmeyecek bir küfür hazneleri bulunuyor. Bunlar hayallerinde yarattıkları kahramanları seviyor. Belki hiç olmayan ve çoğu kere de ölmüş olan.. Ellerindeki imkanlar artmış ve gerçektir. Hayalleri ise uçuk ve sanal. Kimse onlara bize sorulan ‘saçma‘ soruları bile sormuyor.

Bu kitleye ‘neyi seversin?‘ dediğinde arabasına yapıştırdığı çıkartma veya koluna yaptırdığı dövmeyi gösterip, ben ‘şucuyum‘ diyor. Peki, O nedir dediğinde ise bilemiyor. Şimdi, kulaklarını, kulaklığa hapsetmiş, akıl vanası kapalı bu kitle kendi put severlik sürecinden çelişik bir yaklaşımı da ‘umutla‘ seslendiriyor. Bir pişmanlık ve beceriksizlik hissi içinde kıvranıyor. Ne yaparsa yapsın, sonuç alamıyor olmanın verdiği – esasında kendisine kızıyor – hiddetle O’ndan kurtulmamız ancak ‘öldüğünde‘ olur diyor.

E ama ‘Sen nasıl insansın?‘. Oldurmak yerine öldürmek nasıl amacın olabilir? İnsan mısın bunu söylersen? Üstelik göstereceğin akılcı çabaları ortaya koymamışsın.. Bu bilgi ve iletişim çağında organize olmamış, ne demek istiyorsan bunları mesajlara çevirip yaymamışsın.. Ne bir vizyonun ortada biliniyor.. Ne de neyi nasıl yapacağın anlaşılıyor..

Derdin ?

‘Ölsün!‘

Kim yapacak bunu ?

‘Allah!‘

Yani zaten kızdığın kişi, her işini Allah’ın adını katarak, din iman diyerek yapıyor diye kızıyorsun.. Senin işin de mi Allah’a kaldı yani?

Hay Allah!!!

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...