İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

AHH HOCAM AHHH

YAYINLAMA:

Cüppeli Ahmet Hoca’nın kendine has bir tarzı vardır. İçinde yetiştiği cemaatin tüm özelliklerini taşır. Ama bir yandan da nev-i şahsına münhasırdır. Zeki ve komiktir. Bağlı bulunduğu topluluk, kadınların günlük yaşamda çarşaf giymelerini “Şiddetle” savunur. Bir dönem televizyon izlemek bile tavsiye edilmezdi. (Hala aynı durum devam ediyor mu bilmem.) Erkekler kadınlarla bırakın tokalaşmayı, konuşmazlar bile. Hatta bir keresinde ünlü Jet ski olayında Hoca’yı canlı yayına almak istemiştik “Ben ekranda kadın ile konuşmam” diye tutturmuştu. Erkek bir muhabir ile röportaj yapmıştı. O derece yani. İleri derecede şeker hastasıdır. Zaman zaman bu hastalığın çilesini çeker. Cemaatindeki büyüklerin tersine medyanın gücünü tesbit etmiştir. Bir zamanların kasetli vaazlarını ileri derecelere taşımış, bırakın kaseti bir radyo ve televizyon bile kurmuştur. Abuk subuk bir konuda hapisle bile tanışmıştır. Herkesin tutuklandığı o günlerde bir yandan Ergenekon avcılığı yapanlar, diğer yandan Ahmet Hoca’yı da içeri almışlardır. Seversiniz sevmezsiniz o sizin bileceğiniz iş. O da bizim gibi Türkiye’de yaşamanın bütün yükünü taşımıştır. Bir çok görüşü bırakın laiklerinkini, İslami camiada bile tepki görür. Beğeneni de vardır, beğenmeyeni de.

Cüppeli Ahmet Hoca, kızının düğün töreni ile gündeme geldiğinde gerçekten şaşırdım. Hoca, şimdiye kadar savunduğu şeylerin tam tersi olmasa da, bir hayli farklı davranmıştı. Kızı beyaz bir gelinlik giymişti. Kadınlara çarşaf giymelerini öğütleyen bir cemaatte bu durum tabii ki şaşırtıcıydı. Ama Hoca’nın sonraki açıklaması, yani “İnsan kızı da olsa söz geçiremiyor. Bazı şeylerde aciz kaldık” demesi beni bitirdi. Hoca’ya hak verdim. Kızına olan sevgisine bayıldım, kızının duruşuna saygı duydum. Damat tarafı belli ki gelin hanım istediği için böylesi bir tören yapmıştı. Evet düğünler erkek tarafına aittir biliriz. Ama daha iyi biliriz ki düğünler gelinler için yapılır. Cüppeli Ahmet Hoca kızını o derece seviyormuş ki, yıllardır tekrar ettiği, ekranlarda söylemekten bıkmadığı bir olayın hayli zıt bir durumunda kalmıştı. Kızının sevgisi yüzünden düğüne katılmamazlık da edememişti anlaşılan. Hani hep tartışılıyor ya, “Nereye gidiliyor” diye. Benim düşüncem, nereye gidilirse gidilsin bunu kadınların belirleyeceği. Onların istediği yöne gidileceği kesin.

Benim grubum senin gurubunu döver

Salı günleri Türkiye Büyük millet Meclisi’nde grup toplantıları günü. Adı üstünde. Yani Parti grubunun bir araya gelmesi gerekiyor. Ama bir türlü olamıyor. Çünkü tribünler dolu. Partililer sanki maça gelirmişcesine yığılıyor. Sloganlar bağırış çağırışlar gırla. Ne kadar çok gürültü yaparlarsa o kadar iyi zannediyorlar. Herhalde liderlerin de hoşuna gidiyor ki bu uygulama devam ediyor. Meclis eski Başkanı Cemil Çiçek bu durumun değiştirilmesi için bayağı uğraştı, başarılı olamadı. Şimdi gündemde CHP Grup toplantısındaki küfürlü sloganlar var. Küfür edilmemeli. Tamam. Doğrudur. Ama ortaya çıkan bu görüntüler doğru mu peki? Sorun temelinden çözülmeli.

Telefonun akıllısı şart mı?

Geçen gün bir dostuma ziyarete gitmiştim. 70 yaşındaki annesi birşeyler anlatıyordu? Çok uzun yıllar önce şark görevinde tanıştığı bir vali muavininin eşi ile konuştuğunu. 30 yıl sonra birbirlerine ulaşmışlardı. “Nasıl oldu?” diye sordu arkadaşım. Annesi cevap verdi: “Facebook’dan arkadaşlık teklif etmiştim. Kabul etti. Mesajla telefonlarımızı verdik. Bugün aradı.”

Ben ağzı açık dinledim. Bu teknolojik devrim, en sert kayaları bile önüne katmış götürüyordu. Ben bile ev telefonların olmadığı bir kuşaktan geliyorum. Arkadaşımın annesi ondan da öncesi. Peki bu durum iyi mi? Her seferinde telefonum bir daha bozulur veya düşüp kırılırsa kendime sadece akılsız bir telefon alacağım diye söz veriyorum. Sonra, son modelleri araştırırken yakalıyorum kendimi. Gerçekten telefonların sadece telefon olarak kullanıldığı günleri özlüyorum. Ama sel beni de sürüklüyor. Kafamı kaldıramıyorum adeta.

Şimdilerde batıda kapaklı telefon modası başlamış. Profesyonel yöneticiler, akıllı telefon kullanmamanın bir bilinçli ve güçlü bir karekterin yansıtması olduğunu savunuyorlarmış. Kasıtlı olarak eski model telefonlar kullanıyorlarmış. Açıklamaları ise akla hayli yatkın? “Zaten 12 saat ekran karşısındayız. Bunu 20 saate çıkartmak istemiyoruz.”

Gerçekten “Ankara’nın taşına bak”

Bu fotoğraf 1927 yılında Ankara’da çekilmiş. Nereden nereye geldiğimizin çarpıcı bir göstergesi. Anadolu’nun ortasında adeta bir şehir tuğla tuğla yaratılmış. Buradan bir devlet kurulmuş. Beni gerçekten etkiledi. Sizlerle paylaşmak istedim.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...