İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

ÜREYELİM Mİ?

YAYINLAMA:

Nüfusumuz 80 milyonu geçiyor diye sevinenlerden misiniz, üzülenlerden mi? Biliyorsunuz, eskiden beri iki karşıt görüş var bu konuda. Kimileri “Ne iyi, çoğalıp güçleniyoruz” derken kimileri de kalabalığın ihtiyaçlarını karşılayamıyoruz ve işsizlere iş bulamıyoruz diye hayıflanmakta. Son zamanlarda o tartışmaya yeni tezler karıştırıldı. Nüfusun sabit kalması için annelerin ikişer çocuk doğurması gerekir ya. Avrupa’nın hemen her ülkesinde doğum oranı o çizginin altında. Yani yerli insan sayısı bakımından tükeniyor Avrupa. Tek çözüm göçmenlerle -özellikle gençlerle- nüfus takviyesi. İşte orada Türkiye geliyor gündeme. Bizde hızla artan ve iş bulamayan eğitimli genç bolluğu var. “Fazlasının Avrupa’ya yollanmasıyla iki tarafın da sorunu çözülür” deniyor. Sizin anlayacağınız, yeni bir umut: delikanlı ve genç kız ihracatı. Ben buna sıcak bakamıyorum. İnsanın doğduğu yerden sürgit uzaklarda yaşaması -cennet şartlarında da olsa- hoş bir şey değildir. (Denedim, biliyorum). Kaçınılmaz olunca göçmenliğe katlanılır. Ama planlanarak göçmen üretilmez. Bizim için hayırlı çözüm ekonomimizi geliştirmek, refahı artırıp yaymak, öylece doğum oranını otomatiğe bağlayarak normalleştirmektir. Peki, Avrupa’nın yeterince üreyememe derdi ne olacak? O onların sorunu. Hani iki oğlunu uzak savaşlara feda etmiş köylü üçüncüsünü askere almaya gelen Padişah görevlilerine ne demiş: “Efendinize selam söyleyin, benim erkekliğime güvenip sağa sola savaş açmasın!

Bu üreme konusunun şaşırtıcı yanları var. Başka türlerde yiyeceğin azaldığı zamanlarda yavrulama da azalır. İnsanlara gelince -çoğu alanda olduğu gibi- iş değişebiliyor. Son krizde İzlanda battı. Uluslararası dolaplarına ortak olduğu dev bankalar çamura yatınca ülke iflas etti düpedüz. Oradaki insanların “Çocuk yetiştirmek zorlaştı” diyerek üremeye fren yapmasını beklersiniz, değil mi? Tersi oldu. O ülkede bebek patlaması yaşandı. Bizde sekse “yoksul eğlencesi” denir. Anlaşılan İzlandalılar “Battı balık yan gider” havasına girip o biçim eğlenceye vermişler kendilerini. Peki, o bakımdan krizlerin bizdeki etkisi ne oldu? Bebek üretimimiz patladı mı? Yok öyle bir şey. Bundan iki sonuçtan birini çıkarabiliriz. Ya kimilerimizin sandığı kadar yoksul değiliz. Ya da bedavadan başka eğlenceler bulup onlarla günümüzü gün etmekteyiz. Kadın kız oymak gibi.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...