KENTAKİLİ PEHLİVAN KOCA MUHAMMED ALİ
Muhammed Ali öldü demiştik. Şimdi de toprakla buluştu. Ölümünün ardından gördüğü saygı birçok faninin gıpta edeceği türden. Her inançtan, her görüşten kişiler iyi, güzel yönlerini uzun uzadıya anlattı. Muhammed Ali’nin ne anlama geldiğini böylece bir defa daha anladık. Şöyle bir düşünelim Muhammed Ali, Amerika’da değil de Türkiye’de dünyaya gelse ne olurdu? Olabilirdi.
Biraz eski zamanlara gidelim.
Bulgaristan’ın Deliorman bölgesine. Hatta Bulgaristan diye bir ülke olmadığı zamanlarda o coğrafyada dolaşalım. Hani bazı bölgelerin ünlü ürünleri, meyveleri, yemişleri vardır ya... Deliorman da işte pehlivanlarıyla meşhur bir yer. Güreşçi yani. İçlerinden bazılarının ünü o bölgeyi aşmış. Yusuf pehlivan, daha da bildik ismiyle söylersek Koca Yusuf...
Daha televizyonların olmadığı, ünlü sporcuların ürünlerinin çıkmadığı, hayran kitlelerinin organize olmadığı zamanlardan bahsediyoruz. Koca Yusuf zamanının Muhammed Ali’sidir. Ülke sınırları dışına çıkmayı pek arzu etmez. Ama görüşüne itimat ettiği hocalar der ki: Müslümanın gücünü, kuvvetini göstermek cihadın bir nevidir. Koca Yusuf bu görüşü alır, başının üstüne koyar ve dünyayı turlamaya başlar. Avrupa’nın ardından ünü Amerika’ya taşar ve davet alır. Madison Square Garden gibi ünlü mekanlarda güreş müsabakaları yapar. Korkunç Türk unvanını alır.
Dönüş yolunda bindiği transatlantik başka bir gemiyle çarpışır ve Atlantik okyanusunda hayatını kaybeder. Kendi ölür ama ismi bir efsane gibi dillerde kalır. Türkiye’nin proje ortaklarından olduğu devasa askeri nakliye uçağına Koca Yusuf adı verilir. Şimdi gelelim Muhammed Ali kısmına... Boks yeni dünyanın modern zamanların güreşidir bir bakıma... Tarihi eskiye dayansa da kitlelerle bulunması için 20.yüzyılın gelmesine ihtiyaç vardır. Gladyatör tarzı insanların yaptığı bir spor nasıl dünyanın en saygın insanlarından birini bağrından çıkarabilir. İşin sırrı pehlivanlıktadır.
Muhammed Ali spor olarak boksu seçse de bu bir anlamda çaresizlik sonucudur. Kızı Leyla Ali’nin boksör olmasına muhtemelen bu nedenle sıcak bakmamaktadır. Yani Muhammed Ali, Deliroman’da doğsa muhtemelen yağlı güreş tutan, Kırkpınar’da meydana çıkan bir pehlivan olacaktır. Başka bir mekan, başka bir zaman... Ama tüm bunlar Muhammed Ali’nin pehlivan ruhunu görmemize mani değil. Pehlivan nefsini yere serendir buyuruyor Sevgili Peygamberimiz... İlkeleri uğruna ününü borçlu olduğu bokstan ayrı kalmayı bile göze alan Muhammed Ali’ye sadece bir boksör diyebilir miyiz?
Kendisi çağımızın en ünlü pehlivanlarından biridir. Bir defa bile güreş yapmamış olmasına rağmen. Tıpkı kendisini izleyen milyonlarca kişinin belki daha önce bir defa bile boks maçı izlememiş olması gibi. Ama gönülden gönüle giden bir yol vardır. Koca Yusuf’u Muhammed Ali’ye ulaştıran, Deliorman’ı Kentaki’ye yakın eyleyen... Endüstriyel sporun, boksla güreşi birleştirdiği Amerikan güreşi gibi hormonlu uygulamalarına bakmayın siz. Zira boks da güreş de mekandan önce kocaman yürekli pehlivanlar ister. Bir defa bulundu mu o pehlivan, şanı ömründen de uzun olur gider.
Nur içinde yat Muhammed Ali...