TÜRKİYE - HIRVATİSTAN : DAKİKA VE SKOR
Televizyondan önce maçları radyolarda dinlerdik. Kulaklarımızla görürdük adeta canlı anlatımları. Her stattaki muhabire bağlanılır, dakika ve skor alınırdı. Rolünü biraz daha genişletmek isteyen radyo muhabiri dakika ve skordan önce bir iki cümle sıkıştırırdı. Şimdi dakika ve skoru internetten sosyal medyadan öğreniyoruz. Tabii eğer maçı canlı olarak izlemiyorsak.
Bugün Parc des Princes stadında Türkiye ile Hırvatistan’ın Avrupa Kupası maçı oynanacak. Prenslerin parkı varmış stadın olduğu yerde eskiden. Beşiktaş’ın stadının olduğu yerde eskiden saray ahırlarının olması gibi bir şey herhalde. Konu bu olmadığı için üzerinde durmaya gerek yok. Konu grevden dolayı pis kokan sokakları veya aşırı sıcaklarda evlerinde ölen yaşlılar değil. Bu saydığım iki olay da Paris’te geçiyor.
Futbola meraklı birisi olmadığım için size Türkiye-Hırvatistan müsabakasının muhtemel ilk 11’lerini veya takımların teknik analizini de yapamayacağım. Ama Türkiye ile Hırvatistan arasında yüzyıllardır oynanan bir müsabakaya dikkat çekmek istiyorum. Kolay kolay da bitmeyecek bir müsabaka… Osmanlı Devleti sınırlarını genişletirken Adriyatik kıyılarına kadar ilerlemiş. Hani şimdi bizim Dubrovnik’e giden Türk turistler var ya… İşte tam oralara kadar… Blagay’daki Alperenler tekkesi Hırvatistan sınırına yakındır. Son Osmanlı köyü Poçitel, Hırvatistan sınırının çok da uzağında değildir.
Osmanlı işleri sulh içinde çözmeyi de bildiğinden olsa gerek; Hırvatistan, o zamanki adıyla Regusa ya da Dubrovnik Cumhuriyeti koruma karşılığı bir miktar vergi ödeyerek bağımsız kalmış. Hırvatlar içinde İslam’ı seçip Osmanlı’ya hizmet edenler de olmuş, kendi dininde kalıp Osmanlı ile ticaretini büyüten de… Gel zaman git zaman Osmanlı güçten düşünce olanlar oluyor. Hırvatların arkasındaki Avrupa aklı bu milleti bir numaralı Osmanlı düşmanların arasına sokuyor. “Bizim çocuk iyi ama arkadaş kurbanı” der gibi oldu ama durum aşağı yukarı böyle…
Kişi yaşar kederdir, millet yaşar kaderdir. Şimdi Hırvatistan namındaki ülkenin bize uzak olduğunu tarihte kaldığını düşünürüz. Ancak Blagay’daki Sarı Saltuk oldukça, Neretva nehrinin üzerinde Mostar Köprüsü oldukça, Poçitel’de Münire ablanın meyve sepeti oldukça vaziyet hiç öyle değildir. Mostar Köprüsü, hani şu Hırvat topçusunun keyifle berhava ettiği ve bizim tekrar inşa ettiğimiz köprü Türkiye-Hırvatistan sınırıdır. Yanlış anlaşılmasın: Bosna Hersek topraklarındadır elbette Mostar. Ama o topçu, futbolcudan bahsetmiyorum, o köprüyü spor olsun diye vurmadı. Türk nefreti işte böyle şirazesinden çıkardı.
Ne yapalım? Hırvat düşmanlığı ile mi dolduralım sineleri? Hiç gerek yok. Kim olduğumuzu unutmayalım. Kim olduğumuzu bildiklerini asla unutmayalım. Maçı kimlerle yaptığımızı, mücadeleyi kime karşı verdiğimizi ve aslında neyin mücadelesini verdiğimizi unutmayalım. Gerisi kendiliğinden çözülecektir. Bu akşamki maça gelince, iyi olanın kazandığı bir dünyada yaşamadığımız için sadece iyilerin güçlü olmasını temenni edebiliriz. Hırvatistan maçına çıkarken dakika ve skor böyle. “Biz bitti demeden bitmez” dediğimiz bu günlerden “Biz başladı demeden başlamaz” diyeceğimiz günlere ulaşmayı diliyoruz.