İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

ADİLE NAŞİT VE MARTILARA BAKAN ÇOCUĞUN ÖĞRETMENİ

YAYINLAMA:

Karneler verildi. Karnelerin verildiği gün aynı zamanda Adile Naşit’in de doğum yıldönümüydü. Google arama motoru Doodle adını verdiği grafikle Türkiye’deki internet kullanıcılarına sürpriz yaptı. Hafize Ana karakteriyle Hababam Sınıfı’nın sevimli suç ortağı olan Adile Naşit’i hatırlamak için gerçekten özel bir gün. Ders sadece okulda verilen bir şey değildir. Sadece öğretmen tarafından verilen ve sadece öğrenci tarafından alınan bir şey de değildir. Hababam Sınıfı da Aristo da bize bunu anlatır.

Dersten kaytarmak için Aristo’yu nereden buluşturdun demeyin.

Aristo, Büyük İskender'in yanından Atina'ya dönmüş. Yerleşik eğitim kurumu Akademia'nın başına gelmeyi beklerken bu gerçekleşmemiş. İşin dedikodusu çok ama biz terfi, görevlendirme işlemleriyle ilgili yorumda bulunmayalım. O da kendi okulu olan Lykeion’u kurmuş. Mesire alanı Lykeion denilen yer. Lise kelimesi de buradan geliyor. Yani öyle kocaman, dört duvarla çevrili bir bina değil liseyi vücuda getiren. Öğrenci ve öğretmen ve tabii edep, saygı… Lise bize Aristo’nun Atina’sında değil de Fransa’dan geldiği için benzerlik maalesef isim düzeyinde kalıyor. Nice okullar yapılır yıkılır, lakin Aristo akıllarda kalır. Öğretmenler unutulmaz. Bazı okullar da vardır ki bitirmek hiç mümkün olmaz.

Mesela insanlık.

Kocaman üniversiteleri bitirip, birden fazla dil bilmek bile bu okuldan mezun olmaya yetmez. Ama yürekten dökülen sözler, merhametsiz dünyanın böğrüne saplanır kalır. Her karne döneminde bilindik manzaralar ortadadır. Kimi sevinir, kimi hayal kırıklığına uğrar. Kimi arkadaşlarından ayrılmanın verdiği hüznü sindirmeye çalışır. En güzel karne hediyesi ise sanırım uzunca bir tatildir. Derslerin değerini sonradan anlarız da bitişi zili hemencecik mutlu eder. Anne babanın da vereceği en önemli hediyelerden biri de notları ne olursa olsun çocuklarının arkalarında olduklarını göstermeleridir.

Karnelerde bir bölüm vardır. Öğretmen öğrencisi hakkındaki düşüncelerini dile getirir. Belki verilen notlardan daha önemlisi budur. Oraya genelde basmakalıp şeyler yazılsa da bazıları yürekleri yakar geçer… Misal mi? Bir öğretmenin otistik öğrencisi için yazdığı şu notları paylaşmak istiyorum. Martılara senin kadar güzel bakanı hiç görmedim. Sait Faik Abasıyanık’tan bu yana denizi senin kadar seveni de görmedim. Gözlerinde; “o her an çıkabilen ışıltıyı” seviyorum. Gözlerin… Senin gözlerin umuttur çocuk! O güzel gözlerinden öperim… Bunu yazan öğretmenin kim olduğunu bilmiyorum. Yaşını, cinsiyetini, şehrini, kaç yıllık öğretmen olduğunu da… Ama o şanslı bir öğretmen. Hayat onun karşısına anlam olabilecek bir öğrenci çıkarmış.

Gözlerdeki ışıltı eksilmesin diye umutlarını diri tutuyor.

Hafize Ana’ya benzeyen öğretmenler, sadece öğrencilerine bir şey öğretmekle kalmıyorlar. Merhameti diri tutarak, şefkati ayağa kaldırarak tüm insanlığın birden sınıfta kalmasını engelliyorlar. Ne mesire alanında lisesini kuran Aristo’yu, ne Adile Naşit’i ne de martılara bakmayı seven çocuğun öğretmenini unutabiliriz. Görmesek de tanımasak da…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...