İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

MARE NOSTRUM: NEREDEN SİZİN OLUYOR , BİZİM BİZİM.!

YAYINLAMA:

Romalılar Mare Nostrum diyor, bizim deniz demek... Akdeniz’den bahsediyorlar. Afrika’dan Avrupa’ya sahillerdeki şehirler Roma İmparatorluğu’na ait olduğu için bizim deniz deyivermişler. Sonrasında Mussolini faşist duygularla bu tanımın üzerindeki toprağı atmaya çalışmış. Hitler’in Lebensraum’u yani yaşam alanı varsa bizim de “bizim deniz”imiz olmalı demiş. Sonra Arnavutluk’u, Yunanistan’ı işgal, Libya’ya tebelleş olma serüvenleri. Hepsi işte bu “mare nostrum” macerası.

Öyle bizdeki saf dillerin “bizim deniz” diye romantize ettiği şey aslında faşizmin dik alası. Bizim deniz demek sizin “deniz değil” demek... Öyle hepimizin denizi anlamı çıkarmak için bol miktarda cehalet gerekiyor. Bulunur. Avrupa’dan Afrika’ya açılımlar hayır getirmese de tam tersi durumların iyi neticeler getirdiğini söyleyebiliriz. Tarık bin Ziyad kısa yolunu bulup Afrika’dan Avrupa’ya geçerek medeniyet taşımıştı. Endülüs medeniyetinden itibaren Avrupa’nın kıtaya gelenlerden haz ettiğini pek söyleyemeyiz.

Gerçi Avrupa kimseden pek hoşlanmaz. Hoşlanmadığı kişileri çok uzak yerlere sürmesiyle meşhurdur. Avustralya, Amerika hep bu “senden pek hoşlanmıyorum” duygusunun dışavurumu olarak mültecilere ev sahipliği yaptı. Avrupa’nın mültecilerine mülteci demiyoruz gerçi, yerleşimci ya da kaşif demeyi tercih ediyoruz.

Neyse.

Kendine yeni gelecek arayan Afrikalılar radarlarda pek fark edilmeyecek küçük botlarla Avrupa’ya geçmeye çalışıyorlar.

Sebep?

Kendilerine daha iyi bir gelecek bulmak. Hani “bizim deniz” ya... Hepimizin ya... İşte bu yanlış anlama, anlaşılma nice hayata mal oluyor. Avrupa’nın kıtalarından çaldıklarını aramaya gidiyor da olabilirler. Ama Akdeniz pek misafirperver değil. Memleketinden çıkmış bir defa. Geri dönse dönemez, ileri gitse pek hoş karşılanmıyor. Akdeniz’deki mülteci dramları artık yüzün üzerinde insan hayatını kaybettiğinde haber oluyor. Diğerleri istatistik olarak kaydediliyor. Cesetler kıyılara vurunca haber değeri taşıyor. Diğerleri Akdeniz’in sularını hem kefen hem de mezar olarak kabul eden binlerce, on binlerce mülteci var.

Mare Nostrum aynı zamanda insan tacirlerini yakalayıp mültecileri kurtarmayı amaçlayan Avrupa Birliği operasyonunun ismi. Yeni bir “bizim deniz” durumu... Öteye gidin deniz bizim... Deniz büyük, çabalar yetersiz. Sınır Tanımayan Doktorlar bir gemi ile Akdeniz’de batma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan mültecileri topluyor. Avrupalı gönüllüler bunlar. Kıtanın vicdanı diyebilirsiniz. Ama Avrupa Birliği’nin yapmacık hareketleri Sınır Tanımayan Doktorları çileden çıkarıyor. Diyorlar ki Avrupa Birliği’ne: Senin vereceğin fonu filan istemiyoruz. Al paranı başına çal. İki yüzlülüğün artık fazla oldu. Avrupa Birliği böyledir. Fonları verir ve kendi borunu çalmanı ister. Mesela bizde de tonla medya kuruluşu aynı yöntemle beslenir ve “bağımsız” olarak ortalarda dolaşır. Akdeniz açıklarında durum maalesef bu. Kısa vadede de değişmesi zor görünüyor. Mülteciler umutlarını sürdürmek için hayatlarını can pazarına sürmekten çekinmeyecek. Akdeniz’in steril tatil beldelerinde güneşlenen bir Avrupalı, dalganın getirdiği bir cesedi görünceye kadar gerçekte nelerin olduğunu asla anlayamayacak.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...