İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

KUZEY - GÜNEY , ZENCİ - BEYAZ , HABİL - KABİL

YAYINLAMA:

“Kuzey sert, asabi ve agresif yapılı, ama aynı zamanda kalbi yumuşak biridir. Ağabeyi Güney ise mantıklı, çalışkan, hedefleri büyük olan birisi olup, sürekli kardeşinin kendisine bağ olmasından şikayetçidir. Bir gün Kuzey ve Güney bir trafik kazası yaparak bir kişiyi öldürürler.” Hiç izlemediğim bir dizi ana hatlarıyla bu hikaye ile başlıyormuş. Karakterleri buymuş. Uzatılmış bir hikaye olarak Türkiye’de milyonları ekran başına kilitlemiş bir yapımdan bahsediyoruz. Habil’le Kabil’in hikayesine benziyor.

Habil ve Kabil insanlığın ilk çocuklarından... Babaları Hz. Adem, anneleri Hz. Havva… Ademoğlu ikisi de tam anlamıyla. Sadece Türkiye’de değil Sırbistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kazakistan, Arnavutluk ve İran’da da yüksek izlenme oranlarına ulaşmış dizi. Daha kuzeyde yer alan ülkelerin güneydekilere nazaran daha müreffeh olduğu sık sık dillendirilen bir durum... İtalya’nın kuzeyi de aynı şekilde güneyine nazaran daha müreffeh. Kuzey ülkeleri dediğimiz İskandinavya da Kuzey-Güney bahsinde sayabileceğimiz örnekler.

Bir de Amerika’nın kuzeyi ve güneyi var ki bu hikayenin tam ortasında yer alıyor. Habil ve Kabil hikayesinin katmerli hali diyebiliriz. Önce bir kıta keşfediyorlar. Sonra o kıtayı sömürüyorlar. Daha sonra o kıtadaki insan gücü yetersiz gelmeye başlıyor. Köleler getirip uçsuz bucaksız ovalarda çalışmaya zorluyorlar. Kocaman bir kıtayı köklerinden söküp Amerika’ya adapte ediyorlar. Sonra sanayi devrimi hız kazanıyor ve kölelik bazılarına anlamsız gelmeye başlıyor. Köleliğin gerekli olup olmadığını tartışmak kocaman bir iç savaşa mal oluyor. Kölelik kalkıyor ama siyahlar hala eşit değil Amerika’da. Irk ayrımı sürüyor. Sonra siyahlar yük olarak görülmeye başlarlar. Zorla getirildikleri yerlere zorla götürülmek istenirler. Ku Klux Klan gibi organizasyonlardan söz ediyoruz. Sonra birkaç adam çıkar ve siyah beyaz eşitsizliğine isyan eder. Martin Luther King, Malcolm X ve Muhammed Ali’yi bu kapsamda sayabiliriz. “Tamam” der Amerika Birleşik Devletleri, “Irk ayrımını bitiriyoruz.” Bitti denilen şey zihinlerde yaşamaya devam ediyor. Sonra suyun üzerine çıkıyor eski hesaplar. Eski kibirler. Siyahlar vurulmaya, ölmeye devam ediyorlar polis kurşunlarıyla. Siyah derinin altından akan kırmızı kan ABD’nin değerlerinin üstünü örtüyor. Kuzey ve Güney arasında yaşanan savaşın küllerinden yeni bir kavga alevleniyor.

Kabil, Habil’i öldürdükten sonra kazdığı mezara onunla birlikte kendi masumiyetini de gömmüş oldu. ABD, siyahları öldürmeye devam ederken ettiği tövbelerden vazgeçtiğini de ikrar etmiş oldu. Ademoğlu ile başlayan bu kavga dövüş, devam ediyor. Habil-Kabil, Zenci-Beyaz, Kuzey-Güney… İsimler değişiyor, tanımlamalar değişiyor. Hatta bazen katil ve kurban bile yer değiştiriyor. Değişmeyen tek şey, insanoğlunun vazgeçemediği hırsları… Gözü kör eden, sömürgeci yapan, katil yapan hırsları… Bir dizi izler gibi izliyoruz, biz yaşarken yaşanıyor her şey. Kökünden sökülen bir ırkın feryadı yüzyıllar geçse de sızlıyor. Habil’in kanı her katile biraz bulaşıyor.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...