İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

ARKA TARAF MÜSAİT BEYLER , İLERLEYELİM!

YAYINLAMA:

Arka taraf müsait beyler, ilerleyelim! Ulaşım modern dünyanın temel gerçeklerinden biri. Otobüs icat oldu, doldu. Uçak icat oldu doldu. Kamyon icat oldu, yollar doldu. Bayram dedik trafik, akşam dedik trafik... Bunlar yetmez dendi, metrobüs icat oldu, o da tıklım tıklım. Ama yine de bir yerden diğerine gitmek için bu araçlara mecburuz. Tamam biraz sıkışıyoruz ama idare etmemiz gerekiyor. Akbiliniz doluysa içeri geçin de biraz sohbet edelim. Suriye’den dünyaya yayılan mülteci akımıyla gerçek dünyanın gerçek yüzü nihayet tüm açıklığı ile görünüyor. Yerinden yurdundan edilen insanların hakları, bir insan olarak hakları dünyanın gündemine yerleşiyor. Önümüzdeki günlerde bu, uluslararası ilişkilerin önemli gündem maddelerinden biri olacak. Senin deden de mülteciydi, niye karşı çıkıyorsun diyenler var. Haklılar. Ama mesele mülteci olup olmama meselesi değil. Dünya kendi cinsinden canlıları öldüren yaratıklarla dolu. Bunların başında insan geliyor. Dolayısı ile dedesini bile tanımayabiliyor insanoğlu menfaatleri söz konusu olduğunda.

Aslında hayli öğretici bir süreç yaşıyoruz. Birisinin mülteci, göçmen, muhacir geçmişi empati kurması için yeterli değil. Metrobüstesiniz değil mi? Az önce dışarıdaydınız ve içerideki boşlukları görüyordunuz. Biraz daha ilerleseler, sıkışsalar bize de yer açılır diyordunuz. İçeridekiler size umursamaz bakışlarla temas ediyordu. Şimdi içeridesiniz ve kapılara yanaşmasalar da şu otobüs bir an önce hareket etse diyorsunuz. İki taraf da kendince haklı. Hatta iki görüşünüz de haklı, siz iki defa haklısınız. Lakin bu haklılık haksızlık meselesi değil, dışarıda yağmur var ve durağın üstü açık, alabildiğimiz kadar yolcuyu alıp devam etmemiz gerekiyor. Belki biraz rahatınızdan fedakarlık edeceksiniz, belki biraz sıkışacaksınız ama içeri gelen kişi için önemli bir fedakarlıkta bulunmuş olacaksınız.

Bir de şu var: Teorik olarak o metrobüse herkesin binmesini savunan ama binme vakti gelince yan çizen kişiler... Aşağıdakilerin ter kokusundan, otobüsün teknik şartlarına varıncaya kadar birçok mazeret öne sürüyorlar. Teorik olarak hepsini seviyorlar. Irkçı yaklaşımların, faşist görüşlerin yabancı düşmanlığını anlamak mümkün. Çünkü ideolojileri buna müsaittir. Öbürleri başka yerlere gitsin deyiverirler. Ama sola gelince iş biraz garipleşiyor. Enternasyonel söyleyerek itikatlarını taze tutan kişiler kurumlar, en ufak menfaat çatışmasında putlarını afiyetle yiyorlar. Anlı şanlı üniversitelerde solculuk oynayıp küresel şirketlerin pazarlamacısı olmayı sindiren bünye, şimdi de solculuktan ırkçılığa hızla geçiş yapabiliyor. Anlamak zor olsa da görmek, görebilmek hiç de öyle değil. Hatta bazen kendileriyle çelişkiye düşüp sabah ayrı akşam ayrı konuşabiliyorlar. Halktan kopmak işte böyle bir şeydir. Önce toplu ulaşım terk edilir, sonra sitelerde steril bir hayat başlar. Sonra ülkenin kendisinden tiksinti duyulup uzunca bir süre terk edilir. Sonra gelip o ülkeyi kurtarma hevesi hasıl olur. Mesele mülteciler değil siz hala anlamadınız mı? Mesele Enternasyonel’i dört çarpı dört arazi araçlarında folklorik olarak söyleme meselesi.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...