İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

RUSLAR DA UYANDI

YAYINLAMA:

Ruslarla ilişkilerimizin tarihi seyrine baktığımız zaman ne kadar çetin savaşlar yaşadığımızı görürüz. Osmanlının çaresizliğini, Rusların Çatalca’ya kadar gelmelerini, dünya siyasetinde devletlerin yıkılıp kurulduğu, menfaatlerin akıl almaz çarpışmalara sebep olduğu günleri hatırlayalım. Devletler arasında sonsuz savaşlar veya sonsuz dostluklar düşünülemez. Bize ilkokul yıllarında öğretilen “Etrafımız düşmanlarla çevrili” korkutmacası da yanlıştı…

Komşularla sıfır sorun siyasetiyle, gerçekten bütün komşularımızla can ciğer olacağımızı ummak da… Karşılıklı ilişkiler, karşılıklı menfaatler ve sürdürülebilir dostluklardan bahsedilebilir ancak. Bu mantık çizgisinden baktığımızda Ruslar hiçbir zaman bizim için en tehlikeli veya en kötücül devlet olmamıştır. İsterseniz sıralama yapın. Aklınıza ilk gelecek olan Ruslar değildir.

Aksine başarabildiğimizde birlikte iş yapabildiğimiz nadir ülkelerdendir. Elbette onların küresel politikada çıkarları yönündeki eylemleri bizim hoşumuza gitmez. Suriye’de ne işleri var diye sormak mantıklıdır? Amerika’nın ne işi var sorusunu sormamak mantıksızdır ama… Üstelik Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, “Bizim Filistin’de ne işimiz var” diyebilmek, uluslararası siyasette yaşadığımız zaafların temelini oluşturur.

Coğrafyaların harmanlandığı bir dönemde Rus uçağını düşürmemiz bir realite olarak herkes için “şok”tu. İhlal var mıydı? Haklı mıydık? Sonuçları ne olabilirdi? Binlerce soruyla birlikte senaryolar yazıp çizdik ve yorumladık. Elbette “ihlal”in bir sonucu olmalıydı. Biz de muz cumhuriyeti değildik. Gereğini yaptık ama… Ama herkesin içinde bir tuhaflık kıvranıyordu. Beklenmiyordu böyle bir şey. Çünkü Putin ve Recep Tayyip Erdoğan arasındaki ilişki, Rusya ile karşılıklı çıkarlarımız, işin bu noktaya gelebileceğini kimsenin aklına getirmiyordu.

Evet, uçak düşürüldü. Onurlu bir devlet olarak bu eylemin arkasında duruldu. Cumhurbaşkanı da bir an tereddüt etmeden, davranılması gerektiği gibi davrandı. Rusya da doğal olarak tepki verdi. Aldığı kararlar ve verilen beyanatlar yine devlet olmanın gereği tavırlardı. Haklı da olsanız, haksız da olsanız… Fakat hem Türkiye, hem Rusya bu meselede mahalle kabadayıları gibi davranmadılar. Karşılıklı söz düelloları sürerken, kimsenin gözü kararmadı.

İki tarafta bir şeyi biliyormuş ama açıklayamıyormuş gibi kapıyı hafif aralık bırakıyordu. Ve bugün devlet aklının, lider duruşunun sonuçlarını yaşıyoruz. Erdoğan ve Putin, kavganın iki taraf için de vahim olduğunun bilinci içindeler… Yaşadığımız darbe girişimi bizi aciz bırakırken, Rusya geçmişteki tavrından ders almış gibiydi ve kendisine yakışanı yaptı. Akabinde Erdoğan’ın önceden akıllıca attığı adımlar, iki devleti “kaldığımız yerden devam” noktasına getirdi.

“Fetö Rusya ile aramızı bozmak istiyor?” açıklaması, aslında uçak krizi sırasında tarafların kapıları birbirlerinin yüzüne çarpamamasının da açıklamasıdır. Ortadoğu yerde can çekişen ceylan gibi ve ortalık çakal kaynıyor. Amerika’nın sorunları çözemediği, hatta sorunları inşa ettiği bir vasatta, dengeyi sağlayacak, ateşi söndürecek güçlere ihtiyaç var. Sadece ekonomik anlamda değil, dünya barışı anlamında da Türkiye ve Rusya’nın ortak bir noktada buluşma ihtimali ümit veren bir gelişmedir.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...