İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ YENİDEN

YAYINLAMA:

Savaşlar, terör eylemleri, zelzeleler gibi felaketlerin yanında, insanların ekonomik çıkarlarının zedelenmesinden korktukları için, henüz kabul etmeye cesaret edemedikleri küresel bir felaket daha var. O da küresel ısınma ve iklim değişikliği. Küresel ısınma ve iklim değişikliği üzerine, biz sosyal bilimcilerin eğilmesi, küresel ısınmanın göçlere, iç çatışmalara yol açan olaylardan sonra oldu. 2013-2014 yıllarında iklim değişikliğinin sosyal yönlerini araştırmaya başladık.

Benimle aynı liseden mezun olan ve fizik doktorası yaparak Küçükçekmece Atom Araştırma Merkezi’nde çalışan arkadaşım Dr. Reşat Üzmen’in 2007 yılında yazdığı kitabını bir daha elime alarak okudum. Kitabın adı: Küresel Isınma ve İklim Değişikliği; İnsanlığı Bekleyen Büyük Felaket mi? Üzmen, kitabın önsözünde ısınmanın bizlerin ve çocuklarımızın geleceğini derinden etkileyecek, yaşamlarımızı değiştirecek, hatta bulunduğumuz yerleri yaşanmaz hale getirecek boyutta bir küresel felakete yol açıp açmayacağını tartışırken; ne yazık ki bilim adamları bu sorulara evet demek zorunda kalıyor, diyor. Üzmen’in bu bilimsel kitabından önce aynı konuda tonlarca araştırma varken günümüzde bu hususta yazılan araştırma ve kitap sayısı binleri geçiyor. Yazar, binlerce yıl önce beş derecelik bir iklim değişikliğinin buzul çağının başlamasına neden olduğunu belirterek 2100 yılına geldiğimizde 5 derecelik bir artış beklenmekte olduğunu, beş derecelik azalma çok şiddetli iklim değişikliği olan buzullaşmaya yol açıyorsa, aynı miktar artış acaba nelere yol açacaktır?, diyor.

Daha önceki yazılarda bu felaketlerin bir kısmına dokunduk. Konunun tekrar önem kazanması, dünyada en çok üretim yapan ve dünya atmosferini yoğun bir biçimde kirleten iki ülkenin, 2015’de Paris’te imzalanan ‘İklim Antlaşmasını’ parlamentolarından geçirerek resmen kabul etmeleridir. Amerika ve Çin, Çin’de yapılan G20 toplantısında diğer ülkelere örnek olacak bir biçimde onayladıkları “İklim Sözleşmesi” metnini sembolik olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a vermişlerdir.. Aynı antlaşmayı Rusya Federasyonunun ve Hindistan’ın da onaylaması beklenmektedir. Yirmi beş küçük ülke daha bu antlaşmayı onaylamışlardır. Elli beş ülkenin onayından sonra antlaşma yürürlüğe girecektir. Böylece küresel kirlenmenin 50% oranında denetim altına alınacağı tahmin edilmektedir.

Uluslararası Tabiatı Koruma Birliğine üye olan ülkeler ve hükümetler dışı örgütler Obama ve Çin başkanı Xi’nin başkanlığında toplanarak dünyanın çevresel bir çöküşe kaymasını önlemek için gelecekte izlenmesi gereken yolu tartışmışlardır. İki süper gücün bu antlaşmayı imzalaması dünyanın geleceği için önemli bir adım olarak görülmüştür. Uzmanlar Avrupa’nın blok halinde bu antlaşmayı onaylaması gerektiğini söylüyorlar. Belçika gibi bazı ülkelerin onay mekanizmaları karışık olduğu için iklim konusu parlamentonun önünde bekliyor. Fransa ise onaylamış durumda. İngiltere’nin ise onaylaması bekleniyor. Dünya Koruma Kongresi Üyeleri ülkelerdeki karbon gazı miktarını ve ısınmayı tespit için bir görev gücü kurulacağını bildiriyorlar. Avrupalılar hareketsiz kalması durumunda bu güç onlarsız kurulacak gibi. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliğini Çerçeve Konvansiyonu karbon emisyonu ve küresel ısınmayı önleme için bütün ülke delegelerinin kendi ülkelerinde lobi yapmalarını öneriyor. Amerika ilk on sene içinde karbon emisyonunu azaltıp 2005 yılındaki düzeyin altına çekmeyi planlıyor. Çin ise, kalkınma yolunda olan bir ülke olduğu için emisyonu ancak 2030 yılında durdurabileceğini söylüyor.

Kurban Bayramı’nda dünyanın geleceği için verilecek en büyük müjdelerden biri ülkelerin yavaş yavaş dünyanın geleceği için ortak bir platformda buluşmaya başlamış olmaları. Belki küresel barışın yolu bu felaketin birlikte önlenmesinden geçecek.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...