İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

BİR HIZLI TÜKETİM MADDESİ OLARAK TERÖR

YAYINLAMA:

Nicholas Cage’in başrolünü oynadığı Savaş Tanrısı filminde şöyle bir laf geçer: Dünyada şu anda 550 milyon ateşli silah var. Bu her 12 kişiden birinin silah sahibi olduğunu gösterir. Şimdi sorulması gereken: Geri kalan 11 kişiyi nasıl silahlandırabiliriz? Pazarlama literatüründe FMCG diye bir kategori vardır. Hızlı tüketim maddeleri demektir. Raf ömrü kısa olan maddeleri tanımlar, hızlı tüketilen şeyler. İçecek, yiyecek, cips, vitamin hapları, tuvalet kağıdı, deodorant vesaire vesaire...

Raf ömrü kısa olacak, günlük ihtiyaçlara cevap verecek ve yüksek miktarda üretilip tüketilecek. Bu evsaftaki ürünler, üreticisini ihya ediyor, yöneticisine kazandırıyor. Yeryüzünde çiklet satmakla zengin olan şirketler var. Tüm mesele, ürünlerinizi çeşitlendirmeniz, pazarı harekete geçirmeniz. İşte silah tacirleri silahı hızlı tüketim malları arasına sokmak istiyorlar. Bunu için de sadece ordulara silah satılması gayet yetersiz bir yöntem. Orduların daha çok silah alması için teröristlerin daha fazla silahlanması gerekiyor. Bu neredeyse kırılmaz bir döngü.

Bugün 11 Eylül. ABD’de Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan terörist saldırının 15. Yıldönümü. Kısaca hatırlayalım neler olduğunu... Havada ele geçirildiği söylenen yolcu uçakları kapitalizmin merkezi olarak kabul edilen Dünya Ticaret Merkezi’nin gövdesine saplandı. Patlamanın etkisiyle Dünya Ticaret Merkezi’nin iki kulesi de yıkıldı. Yıkılan sadece kuleler değildi. ABD’nin güvenlik konsepti de büyük yara aldı. Kendilerini tehdit altında hisseden ABD, sorumlu gördüğü El-Kaide’nin kökünü kurutmak için Afganistan’a saldırdı. Ortada somut kanıtlar olmasa da ABD uzun soluklu bir savaşa girdi. Ardından Irak işgaliyle cepheyi genişletti. Afganistan ve Irak’taki kaos ortamının yeşermesine müsaade etti. Sonra dünya bir terör fuarına dönüştü. İsmini bilmediğimiz örgütler bazı kısaltmalar alarak terör pazarından pay kapma yarışına girdiler. İşlem hacmi büyüdükçe hem terör sektörü hem de silah sanayii kazandı.

Terörün sermayesi korku salmaktır. Kullandığı araç da insan hayatıdır. Eğer korku salamazsa yok olur gider. Eleman devşiremezse, silinir gider. 11 Eylül sonrasında terör, ABD’de yeterince korku saldı ve savunma sanayisi için ciddi getiriler sağladı. Bu yönüyle bakacak olursak silah sanayisi 11 Eylül’ün kazananı olmuştur. Geliştirilen güvenlik çözümleri hemen her ülkeye ciddi rakamlar karşılığında pazarlandı. Demokrasi liginin şampiyonları demokrasinin promosyonu olarak büyük silah anlaşmaları yapıyorlar. Yeterince silah alırsanız demokrat olup olmamanız önemsiz bir ayrıntı haline geliyor. Mısır’daki Sisi yönetimi, Arap monarşileri hep yüklü silah anlaşmaları sayesinde otomatik olarak “demokrasiye tehdit oluşturmayanlar” kategorisinde yer alıyorlar. Silah almamakta direnenler veya savunmasını kendi eliyle güçlendirmek isteyenler ise Türkiye örneğinde olduğu gibi farklı terör örgütleri eliyle terbiye edilmeye çalışılıyorlar. Silah sanayisinin karlılığı için terörün giderek daha hızlı tüketilen bir ürün olması gerekiyor. Kural belli: Kasa daima kazanır. Diğer bir deyişle kasanın kazanması için her yol mübahtır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...