İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

SULTAN ABDÜLHAMİD VE HABABAM SINIFI

YAYINLAMA:

Dünyanın en güzel türbelerinden biri Beşiktaş’ta, Ertuğrul Tekke Camii’nin avlusundadır. Barbaros Yokuşu’nun hemen başında yer alan türbe Şeyh Zafiri’ye aittir. Abdülhamid tarafından sarayın İtalyan mimarına yaptırılan eser, art nouveau tarzını yansıtır. Abdülhamid’in 174. doğum yıldönümü münasebetiyle ilgili olarak düzenlenen sempozyumun oturum konularına bakarken içim açıldı. “Acaba” dedim “Sultan’ın mimari zevki de konu edilir mi?” Abdülhamid dönemini ele almak Türkiye’de milli bir spordur. Karşı olan da taraftar olan da bu işi yapmaktan çok hoşlanır. Başımız sıkıştıkça Abdülhamid döneminden kesitler alır günümüzle kıyaslarız. Neredeyse çekirdek çitlemek kadar yaygın bir davranıştır bu. Ancak faydası da neredeyse çekirdek çitlemek kadar azdır. Çoğu defa iyi vakit geçirmiş ama hemen hemen yeni hiçbir şey öğrenmemiş olarak ayrılırız bu sohbetlerin bitiminde. Türkiye’deki Abdülhamid sektörünün tüm taraflarının ortak özelliği derinlikten yoksun olmasıdır. Elde görsel materyallerin görece olarak fazla olmasından olsa gerek rehavete kapılır, Sultan’ı eksik anlarız.

İşte art nouveau tarzındaki bu türbe, bize mimari anlayışın Abdülhamid’in zihinsel dünyasını anlamak için eşsiz bir tecrübe sunuyor. Bugün modern sanatla meşgul olanların mezar taşı veya türbe tasarımı yaptığını duymadım. Hayatı farklı alanlara bölen ve gettolara sıkışmış bir zihin dünyamız var. Abdülhamid’in saray mimarı Raimondo D'Aronco ise bambaşka alanlarda eser vermiş ve İstanbul’un bir dönemine damgasını vurmuş isim. Sadece türbe ile sınırlı değil yaptıkları. Marmara Üniversitesi kampüsü olarak kullanılan Haydarpaşa’daki bina, arkasındaki Haydarpaşa Numune Hastanesi hep aynı mimarın elinden çıkma. Bir İtalyan mimarın elinden çıkmış olsa bile bu topraklara hiç de yabancı değil. Sonra Karaköy’deki camii. Şimdi yerinde yeller esiyor ama o da aynı İtalyan mimar tarafından art nouveau tarzında inşa edilmiş. Genişletilmesi düşünülen bir yol için Cumhuriyet döneminde sökülmüş ve tayini Burgazada’ya çıkmış. Camiden bahsediyoruz. Ama bu koca cami gemiye yüklendikten sonra sırra kadem basmış. Huber Köşkü saray mimarı Raimondo D'Aronco tarafından yapılan diğer bir bina. Sahibi Auguste Huber, mavzer olarak dilimize geçen Mauser Fişek ve Kolonya Müşterek Barut Fabrikaları İstanbul temsilcisiymiş. Yapıların mimari değerlerini mimari üzerinden bir dönem işte böyle incelenebiliyor. Abdülhamid Sempozyumu’nun konularından biri de onun dönemindeki silah anlaşmaları. Bu anlaşmaların izinden de bir dönem incelenebilir. Konunun uzmanı Dr. Naci Yorulmaz’ın dünya literatürüne giren araştırmaları sempozyumu zenginleştirecek.

Evet, nihayet Abdülhamid dönemi konuşulurken farklı şeylerden söz edilecek. İyimser olabiliriz. Karaköy’deki kayıp camiinin yerine gelmesi için de umutlu olabiliriz. Tarihi iyi bilirsek hataların tekerrür etmemesi konusunda da umutlu olabiliriz. Size bir ayrıntıdan daha söz etmek istiyorum ki konu Hababam’a bağlansın. Raimondo D'Aronco’nun Ahmet Ratıp Paşa’ya yaptığı köşk, daha sonraları Çamlıca Kız Lisesi olarak kullanılmış. Hani şu Hababam Sınıfı’nın çekildiği köşk. Sultan Abdülhamid ile Hababam Sınıfı ile yolları işte böyle kesişiyor.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...