İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

BİR PROBLEMİMİZ VAR

YAYINLAMA:

MİT Krizi ile başlayan, 17-25 Aralık ile devam eden ve 15 Temmuz darbe girişimi ile sona eren FETÖ kalkışması, Türk Siyasi tarihinin en büyük ihanetlerinden biri olarak hafızalarımızda yerini aldı. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, bu karanlık kadroların, devlet kademelerinden ve özel sektörden temizlenmesine halkın büyük çoğunluğu destek veriyor. Türk halkı, egemenliğine yapılan bu saldırının, kendisine çevrilen namluların, şehit ve gazilerinin hesabının sorulmasını istiyor. Elbette, bu işin görünen tarafı. Görünmeyenin de ise büyük bir hayal kırıklığı var.
Halkın dini değerlerini sömüren bu hain grup, beraberinde pek çok dini oluşumu da töhmet altında bıraktı. Cemaatler, tarikatlar ve sivil toplum kuruluşları mevcut durumdan oldukça rahatsız. Yaşanan hayal kırıklığı ve beraberinde gelen güvensizlik kurban bağışlarında da kendini gösterdi. Aldığım bilgilere göre, sivil toplum kuruluşlarına yapılan kurban bağışları geçen seneye oranla %30 düşük. Ciddi bir güven bunalımı yaşıyoruz.

Kendi kavramlarımıza yabancılaşır olduk. Hizmet, himmet, imam gibi bize ait, sevdiğimiz kavramları kullanmaktan imtina ediyoruz artık. Çünkü anlamlar ve zihinler kirlendi. Türkiye'deki cemaat ve tarikatların sosyal işlevlerini kimse inkar edemez. Dini hikayeleştirerek öğrenir, sohbet ve ilim meclislerine önem veririz. Sohbet meclisleri modern hayatın sığınılacak limanları gibidir. Allah'ı ve peygamberini hatırlatan bu meclislerin ruhumuza iyi geldiğini düşünenlerdenim. Gittikçe bireyselleşen hayatlarımızda bir arada olmanın güzelliğini hatırlatan bu meclislerin yokluğu hepimizi etkiler. Bunlar madalyonun iyi yüzü. Ama eleştirmemiz, üzerinde düşünmemiz gereken taraflar da var. Dini grupların şeffaflaşması, kayıt altına alınması, liyakat ve biat kavramlarının yeniden sorgulanması gibi.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Hac için gittiği Mekke’de basın mensuplarına açıklamalar yaptı. Görmez, Türkiye’ye döner dönmez sivil dini yapılarla bir araya geleceklerini söyledi. 15 Temmuz sonrası yaşanan büyük sıkıntıyı Görmez de farkında, “15 Temmuz’dan sonra değerlendirmelerde bazı yanlışlar yapılıyor. Bu yanlışlardan bir tanesi, bir ihanet üzerinden topluca bütün dini yapıları, dini cemaatleri zan altında bulundurmak.” diyor. Bu güzel bir gelişme. Bu buluşmanın şimdiye kadar olmamasının mantıklı bir açıklaması var mı bilmiyorum. Seküler camia fırsattan istifade kapatalım, yasadışı ilan edelim çığlıkları atadursun cemaatler ve tarikatlar mevzusunu akılcı bir tutumla ele almak lazım. Yasaklamak çare değil, şeffaflık olmalı. Ayrıca bu yapıların kendi alanları dışına çıkmaması gerekiyor. Holdingleşme beraberinde ticari ve siyasi ilişkileri getiriyor. Yeni paralel yapıların önünün açılmaması, iman sahiplerinin gönüllerinin kırılmaması için sivil dini yapıların sınırlarını net olarak belirlemek şart.

Sürecin nasıl işleyeceğini merak ediyorum. Devletin, geçmişte dini yapılarla sorunlu bir ilişkisi olduğu malum ama artık yeni bir anlayış var. Bakalım sivil dini gruplar Diyanetin bu davetini nasıl karşılayacak? Daha önemlisi Diyanet bu yapılarla hangi düzlemde ilişki kuracak? Bir hiyerarşi söz konusu olacak mı? Umarım bu soruların cevapları kamuoyu önünde paylaşılır ve süreç şeffaf ilerler. Söyleyecek çok sözümüz var.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...